Otoimmün Hastalıklar

Benim Dünyam'da anlatılan her şey hastalık sürecimde yaşadıklarım ve tecrübelerimden ibarettir. Aldığım kararlar tamamen bana aittir. Doğruluğuna inanmadığınız hiç bir adımı atmayınız !!!

31 Temmuz 2017 Pazartesi

SADECE İYİLEŞİN İSTİYORUM!!!



Sanırım ses getirmesi için ilaçları bıraktım demem gerekmiş.
Vay, Türkiyemin güzel insanları.
Seviyorum sizi.
Dünkü mesaj yağmuruna istinaden...





Siz sormaktan bıkmadığınız sürece bende cevaplamaktan bıkmayacağım : )

Bu kadar araştırmasız ve hiç bir şey yapılmadan beklenmesine kızmıyor değilim aslında.

Ama, bu kez gene kızmayacağım. 

Çünkü benim son aşamalarım ilaçlarımı bıraktığımda bu tedaviyi anlatmakla tüy kalmayan dilimde artık yorulmayacak : )

-"Ne güzel ilaçları bırakıyorsun adına sevindim."

Hayır benim adıma sevinme hepimize dua et ve ben neden yapmıyorum diye sorgula. İyileşiyorum diye sevinme nasıl iyileştiğime bak. Senle benim aramdaki fark ne? Cesaret mi? Akıl mı? İrade mi? Okuma yazma seviyesi mi? ... Ne?

Araştırdım, okudum, önüne serdim daha ne? İradesiz misin? Azrail kapını çaldığında istesende iradeli davranamayacaksın merak etme. Ya da elden ayaktan düşüp çocukların sana "Of" dediğinde iradeli olsanda işe yaramayacak. Gücün varken toparlan, aynaya bak ve cevabını ver.

-"Süt, fasülye, ekmek... yemeyim mi?"

Tahıl diye adlandırılan ne varsa YEME. İçinde süt bulunan ne varsa YEME. Paketli,şekerli,yapay ne varsa YEME. 

Pazardan yap alışverişini. Organik ürün amblemi taşıyan ürünleri edinip yeme şansın varsa sadece onları ye, yoksa taze pazar ürünü tüket. Temiz beslen. İstediğin kadar ye. Ne kadar yediğin değil ne yediğin önemli. Kuruyemişlerini taze ve çiğ seç. Mısır ve ayçicek yağı alışkanlığını bırak. Zeytinyağ ve hindistancevizi yağı tüket. Zaten şekeri,tahılı ve sütü hayatından çıkartırsan oldukça temizlenmeye başlayacaksın.

-"Beslenmeye uyuyorum ama hiç vitamin almıyorum her gün mü alacağım? Aldım kötü hissettim ve bıraktım."

İlaçları bırakana kadar aksatmadan vitaminleri her gün alacaksın. İlaçları bıraktıkran sonrada vitaminleri yavaş yavaş bırakacaksın tıpkı ilaçlar gibi.

Tamam, dedin ama hangi vitaminleri kullandın? İçine ne var okudun mu? Probiyotik kullandın kötü hissettin öyle mi? İmkansız!!! O probiyotiğin içinde SÜT var mı okudun mu? Belki süt yok ama süt üretimi olan yerde paketlendi buna baktın mı? Diyelim hepsi tamam piyasada bir sürü ürün var içeriği farklı olan hangisi sana iyi gelecek olan? Sen ekmek yediğinde hemen kötü hissetmediğini düşünmüyorsun da bir kez kullandığın vitamini nasıl kötü diye suçluyorsun. Sıradan bir probiyotiğin işe yaraması için en az 2-3 ay kullanmalısın. Vitaminler ilaç değildir. Vücuda geç nüfus eder. 

Omega 3 alıyor musun? Neden? Balık yağı bu ya! Bugün en sağlıklı insanın bile alması gereken yağdır. Kilo alırım diye mi korkuyorsun? Ya baş kahraman ALFA LİPOİK ASİTİ hiç duydun mu? "Solgar mı varmış aaa alayım" dediysen şimdiden sınıfta kaldın. Araştırmamışsın demek ki. ALA ne işe yarar merak ettin mi? Niye B KOMPLEX vitamini gerekli beraberinde. Selenyumu duymuşsundur Türkiye de elini sallasan ellisi HAŞİMATO hastası artık. Niye ki? Gluten hassasiyeti olabilir mi? Gluten ile bağırsağın hele ki troidin alakası ne merak ettin mi? Ooooo... Ne çok şey sıraladım. Ne sıkıcı. 

Hayır. Kaliteli yaşamak istiyorsan ve kendine değer veriyorsan hiçte sıkıcı değil. Hadi sıkıldın diyelim. Ya burada somut kanıt var neyi bekliyorsun sen anlamadım ki.

Ben her gün ne alıyorum?

-Sabah/Öğle yemekle birlikte ALA (mg vermeyeceğim çünkü aşamaya göre değiştirilir)
-ALA ile beraber B complex(mg vermeyeceğim çünkü ALA ile orantılı hesaplanır)
-Sabah/öğle/akşam her yemekten yarım saat önce kaliteli yüksek miktarda bakteri içeren probiyotik (toplamda günde en az 30 milyar)
-Sabah/öğle/akşam her yemekten yarım saat önce yüksek ekstraktlı devedikeni kapsülü (devedikeni içinde mg vermiyorum aşamaya gör değiştirilebilir)
-200 mg Selenyum
-200 mg Q10
-3000 mg Omega 3(Trigliserid formda ve IFOS onaylı olması şart)
-Zerdeçal ekstraktı(karabiberli 2000 mg ekstrakt olmalı yoksa çöp)
-1000 mg C vitamini
-200 mg magnezyum(en kötü sitrat formda olmalı oksit form çöp)
-500 mg Kalsiyum
-Dönemsel kan ölçümüne göre Dvit ampül veya günlük 5000 UI

Bu vitaminleri böyle alayım yutayım deyince maalesef işe yaramıyor. Değerlerle birlikle vitaminlerin dozları da değiştirilmeli. Hep söyledim doğru dozda alınmayan hiç bir takviye işe yaramaz. Bazı vitaminler işe yaramayınca çıkartılıp, başkaları eklenebilir. Bunlar bu protokolde kullanılan minimum dozlardır ve ben bu şekilde ilerledim. Çünkü olumlu yanıt aldım. Siroz aşamasına geçen veya yıllardır ilaçlarla yaşan ya da yaşı fazla olanlarda hücre yenilenmesi zaman isteyeceği için dozu artırmak gerektirebilir.

-"Siz ne önerirsiniz bende şu şu var?" diyenler için;

Ben doktor değilim, doktorlara güvenenlere sözüm, ama ben bilinçli ve araştırmacı bir hastaya daha çok güveniyorum artık. BİLİNÇLİ VE ARAŞTIRMACI... O nedenle ben bir şey öneremem. Önerimse tüm karaciğer hastaları için yukarıdaki reçetem ve beslenme şeklimdir. Tüm otoimmün hastaları için ise yukarıdaki beslenme şekli olmazsa olmazdır. 

Ben OTOIMMUN HEPATITI tecrübe ettim ve başardım. Ben başardıysam elbette siz de başarabilirsiniz. Bu girişimde bulunmanız ise beni çok mutlu eder. Eğer uzman bir doktor istiyorsanız adres belli. Doktorumun tüm adresleri blogda gerekirse internet adreslerinde mevcut. Ulaşmaksa çok kolay. Ben kendi başıma girdim bu yola ama onunla devam ettim. Çünkü bu işin kesin olumlu olacağını biliyordum ve zaman kaybetmeye tahammülüm yoktu. Şimdi amaçlarıma ve hayallerime daha da yakınım.

Başka sözü olan? Benim yok.


ALA7(31.07.2017)


Düzenli okuyan hastalar var mı fikrim yok açıkçası. Eğer ben sizin yerinizde olsaydım eminim uyuyamazdım. "Ya bu kız ne yapıyor? Nasıl yapıyor? Olumlu gidiyor işler, sonuçlar bugün nasıl? Bende varım!!!" derdim ve yoluma aynen benim yolumdan devam ederdim. Sonucu ne olacaksa olsun!!!

Benim sürecim tamamlanana kadar tüm aşamaları olumlu/olumsuz her şeyi ile burda kanıtlarla size sunacağım. Siz okuyun ya da okumayın, uygulayın ya da uygulamayın, Denise kim?, Dr. Burt Berkson kim?, araştırın ya da araştırmayın bunların bir önemi yok benim için. Çünkü burası "Benim Dünyam". Başlarken her şey olumlu devam ederse örnek alınsın diye attığım bir adım bu. Şükürler olsun ki öyle de oldu. sanırım bazılarına ön ayak olmam için Allah bana bu yolu gösterdi. Bir kişi dahi olsa kazanacağım o kişi ben gene mutlu olacağım, gene kendimle gurur duyacağım...

Umarım işine yarayacak insanlar vardır ya da olacaktır...

Çünkü gerçekten iyileşmenizi istiyorum!!!

------

27 Mart 2017 de başladığım bu sürecin 4,5 aydır içerisindeyim. Geriye baktığımda oldukça kısa bir süre. Çünkü öyle hikayeler gördüm ki, yaş olarak da emsalim olan, ama yıllarını bu hastalığa heba etmiş, bedenen erimiş, psikolojik çöküşü yaşamış ...bir çok hayat hikayesi... O nedenle, her durup düşündüğümde "şükür" diyorum defalarca. Şimdi yolun yarısından fazlasını aştım diye düşünüyorum. Tırnaklarımla yalnız, kimseden destek almadan. İpuçlarını tek tek kendim toparlayarak. 

Kimse inanamadı benim inandığım kadar. 

Niye çabalasınlar ki değil mi? 

Yaşa ve gör...

------

Belkide mutlu sona çok yaklaştım. Bu nedenle daha da sabırsızım. Neden bu kadar sabırsızım ben?

"Ey, insanoğlu ne nankörsün! Hep daha fazla daha fazla istersin." 

Evet öyle... Olumlu bir kaç sonuç göreyim diye bekledim 2-2,5 ay. Haydi ! Mutlu sonu görelim diye sabırsızlanıyorum şuan. 

Son ALA6 tahlilimden sonra, 5 mg deltacortilin ve 25 mg immuran kullanıyordum. Son 2 teste düşmeyen(ALA5/ALA6 testlerinde) GGT için denediğimiz düşük doz immuranı, son süreçte fazlaca düşürdük. Öyle ki 1 ayda 50 mg immurana veda ettim. 

Bu iki ilacın dozları küçük küçük azaltılmalı, alevlenme ani olabilir. Birde vücudun ilaçlara verdiği tepki önemli. Direnç mi gösteriyor, yoksa ilaç düşümüne olumlu mu yanıt veriyor. Benim immuranı düşürüyor olmam işe yaradı. Eğer benim GGT değerimi artıran immuran ise, ALT/AST stabil kalacaktı ve GGT düşecekti. 

Bir baktık!!! 

Evet! Düşüren immuran ile GGT düştü.

Bu testte(ALA7) 25 mg immuranın ne etki yaratacağını göreceğiz. 

Veee!!! GGT daha da düştü. ALT/AST yerini koruyor yani bu demek ki...

MUTHİŞ HABER GELDİ!!!

IMMURAN SANA VEDA!!!


BY BY CANIM BY BY!!!



13/07/2017 tarihli testimi hatırlamayanlara:

ALT: 57 U/L
AST:62 U/L
GGT:199 U/L (Düşürülen immuran ile 250 U/L den 199 U/L ye düşmüştü)



31/07/2017 tarihli testim:

ALT:49 U/L
AST:45 U/L
GGT:195 U/L
(Bu iki haftalık süreçte 5 mg deltacortilin, 25 mg immuran kullanıyordum)


GGT nin ısrarla düşmediği dönemde Denise "Önce bu ALT/AST değerlerini stabil tutarak ilaçlardan kurtulmaya çalışalım. Belki immuran GGT değerini yükseltiyor. İlaçları bırakınca düzelen karaciğer ile birlikte zaten GGT de inişe geçecektir." demişti. Azalan immuran ile GGT düşüşe geçti. Düzelen karaciğer ve bırakılan ilaçlar ile birlikte normal referans aralığına dönecektir diye düşünüyoruz. :)

5 MG KORTİZON SEN NESİN Kİ !!! Ben senin 8 kat fazlanı aldım zamanında. 

Sen mi büyüksün OTOİMMUN HEPATIT YOKSA BEN Mİ?

Thank you DR. BURT BERKSON. Thank you DENISE GABBAY OTTEN ! :)

Dipnot: Kanser riskini gösterir dedikleri ve bu tedaviden önce devamlı artan AFP değerim 13 IU/ml den 7 IU/ml ye kadar gerilemiş. Dikkatinize:D






25 Temmuz 2017 Salı

Hedeflerim, hayallerim, yapmak istediklerim, yapacaklarım...


Geçen zamanlarım geri gelecek mi doktor?

Acılar diner ama, tekrar yaşamayacağımın garantisini verebilir misin?

"Bu hastalık hep seninle, dikkatli ol !" demek sana ne kadar da kolay öyle.

Benim gelecek için sayısız planlarım var? 

Senin var mı peki?

Her güzel hayalimin sonuna ben "Acaba?" getirmek zorundayım, ya sen?

O zaman, daha fazla cümle kurma!


13 Haziran 2015 de iki farklı hayatı birleştirme kararı aldık biz.

Sağlıklı bedenlerimiz ve sağlıklı hayallerimiz vardı. 

Çok gezecektik mesela, ne için çalışıyorduk ki... İlk gerçekleştirmek istediklerimin arasında "Kapadokya da balona binmek" vardı ve bunu sadece hayatımdaki en değerli insanla yapmak istiyordum. 

Sayısız yurtdışı seyahatlerimiz olsun, farklı yaşamlar , farklı tarzlar görelim istiyorduk. Barselona, Tayland, İtalya, Paris ve dahası... 

Türkiye de de göreceğimiz çok yer vardı, uzun bir Karadeniz turu mesela... Geçirdiğimiz en iyi otel tatilimiz "balayı tatilimiz" olsun istiyorduk, bundan sonrakilerde deyim yerindeyse "miskinlik yapmak yok!"tu.  Yanı gezip, görmekti amacımız.

Kariyer delisi olmayı evlenmeye karar verdiğimde geride bırakmıştım. Eşimin kariyeri benden önemliydi ve her başarılı erkek arkasında, başarılı bir bayanın durması gerektiğine inanırdım. Eşime destek için hep başarılı olmak, daima ayaklarının üzerinde, dik duran bir kadın olmak vardı hayallerimde. Aklımla, zekamla, yeteneklerimle, bakış açımla... Bu nedenle, yeteneklerimin peşinden koşmalıydım. Mesela, çok güzel yemek yaptığımı söylerlerdi, bu başarımı taçlandırmak gerekti. Yarışma programında iki kez aldığım birinciliğim bile vardı dahası neden olmasındı ki... Aşçılık okuyabilirdim ben, hayallerimde bu da vardı. Sonra, kalemimin güçlü olduğunu söylerlerdi ve yazmayı kendimi en iyi ifade etme yolu olarak seçmiştim. Sayısız yazılarım vardı neden kendi kitabımı bastırmayayım ki...Belki de en güzel hayallerimin arasında başı bu çekiyordu. Bir gün kendi adımı taşıyan imzalı kitabım olabilirdi.

Ama, hayat böyle huzur dolu hayallerini gerçekleştirmen için daima fırsatlar sunmuyor sana. Dikenler, çakıl taşları... Yoluna engel daha bir çok şey...

Bak! Benim yapacaklarım var!

Zaman kaybetmeye ise tahammülüm yok!

Geride kalan hiç bir dakikamı geri getiremiyorum.

O zaman...

Kimseyi dinlemiyorum.

Çakıl taşlarından dolayı bazen ayağım burkulsa da, dikenler ayaklarımı kanatsa da ben yoluma devam ediyorum. Evet, birçok hayalimi yerine getirdim sıradakiler ve daha fazlası için ise ilk adımlarımı atıyorum.

Kapadokya da evliliğimiz ilk yılında balona bindim, şimdi paraşüt ile atlamayı düşünüyorum :) Karadeniz turum başka bahara ama Barselona ya gidiyorum. Artık yemeklerimdeki lezzeti sağlıkla buluşturuyorum. Sadece beğenmeleri için değil, sağlıklı lezzetler görmeleri için çabalıyorum. Sayısız yazılarıma her gün yenisi ekliyorum. Hayalini kurduğum imzalı kitabım hayaller üzerine değil, hayatımın üzerine benim kalemimden yazılıyor. Yani, biriktiriyorum. Doğmamış ama doğabilecek çocuğuma anlatacak çok şeylerim olsun istiyorum, çok şeyimiz de olacak biliyorum.

Senin kurduğun şu cümleleri ise hiç ama hiç unutmuyorum doktor.

"Hastalığının en alevli dönemindesin

Evli misin? Çocuğun var mı?

Sakın! Şuan hamile kalmamalısın!"

Sen sadece bunlarla beni yüzleştirmek için mi varsın doktor?

Ne yapacağımı söyleme bana, ne yapmam gerektiğini söyle


Artık, ne yapamam gerektiğini söylemene de ihtiyacım yok!!!


Eminim o kutsal duyguyu herkes yaşamayı hakeder doktor!!!







24 Temmuz 2017 Pazartesi

Kullandığımız vitaminler karaciğeri yormaz destekler!!!



Diyetin mantığını kavrayıp uygulamaya başladıktan sonra işin asıl anahtar kısmına geçmek vardı. Asıl zor olanda buydu çünkü çok yalnızdım ve tek başıma karar vermek zorundaydım. Kimse benim kararlarım içim mesuliyet kabul etmeyecekti. Etmeselerdi de keşke yanımda olsalardı. Evet, doktorlarıma söylüyorum...Keşke... Neyse ben gururluyum çünkü tek başıma bu işi başarıyorum artık fazlası ile eminim çünkü son dönemeçlere yaklaşıyorum. Ne diyordum...

Vitaminleri araştırmaya başladığımda hangi vitamini neden almalıyım diye yola çıktım. Her vitamin her şeye iyi gelmeyeceği gibi iyi olan şeylere de iyi gelmeyebilirdi. Yüksek doz düşük doz meselesiydi bir diğer konuda. Bazı vitaminler ise aklımı hiç kurcalamadı çünkü onların zaten normal insanlar içinde kullanılması gerektiğinin bilincindeydim ben.

Mesela; Omega 3, D vitamini, probiyotik, magnezyum. Bunlar normal sağlıklı insanların bile belirli miktarda alması gereken vitaminler. Vücudun Omega 3-6-9 vitaminlerine ihtiyacı var. İnflamasyonu önlemek için Omega 3 üretirken, inflamasyon için Omega 6 üretir. Çünkü vücut mikrobada ihtiyaç duyar, ama her şey dengeli olmalı. Eee, artık biliyorsunuz otoimmün hastalıklar vücuttaki bu iltihapsız iltihap yanmasının sonucudur. Omega 3 kaynaklarınız tükenmiştir ve vücut mikroplarla savaşamıyordur. O zaman neymiş, yoğun bir şekilde Omega 3 almalıyız karaciğere yük değil, karaciğerin yükünü kaldırmalıyız.

Sonra, devedikeni. Devedikeni içerisindeki silimarinden dolayı karaciğeri toksinlerden arındırır. Normal insanların düşük dozda almasında bence bir sakınca yoktur ama gerekte yoktur. Yani mekruh gibi bir şey bu da: ) Siz karaciğer hastaları ise, karaciğeri her türlü pislikten arındırmak için buna ihtiyaç duyarsınız gene karaciğere yük vermezsiniz.

Benim aklımı kurcalayan selenyumdu. Çünkü onun hakkında olumlu şeyler kadar olumsuzluklarda duymuştum. Toksik etkisi gibi, troidlere iyi gelir diyenler kadar kötü diyenlerin olması... Denise ya da uzun uzun sordum, selenyumun etkisini. Nitekim troidlerim için oldukça olumlu sonuçlar aldım antikorlarım 1300 lerden 100 ün altına kadar düştü. Selenyum kanseri önleyen baş antioksidandır ve bizim kullandığımız 200 mg toksik etki asla yapmaz. Ömür buyunca her sağlıklı insan gibi bizlerde 200 mg selenyum kullanmalıyız ki kanserden de korunalım.

Geriye ne kaldı? Qenzyme 10, vücutta üretilen diğer bir antioksidan. Q10, kan akışını hızlandırır, kandaki oksijen seviyesini yükseltir ve Alfa Lipoik Asit(ALA) ile çok iyi çalışır. Çünkü, ALA , Q10 seviyesini kanda artırandır. Kısacası, her ikiside birbirinin işini kolaylaştırır. Kalp damar hastalarında ,damar tıkanıklığını önlemede bir numaradır.

Ben bu tedaviye girmeden önce bütün vitaminleri kalsiyum, magnezyum, ALA hariç hepsini alıyordum. Kalsiyum ve magnezyumu önemsemediğim için almamıştım, ALA içinse uygun doz nedir çok kararsızdım.

Hep söylerim gene söylüyorum. UYGUN DOZDA ALINMAYAN HİÇ BİR ŞEY İŞE YARAMAZ. Ve benim tedavim diyetle beraber bu vitaminleri almayı ön görür.

O nedenle, doktoruma sordum ve gerek yok diye başlayan cümlelerden nefret ediyorum artık. Bakın hepsine gerek varmış. Bakın beni iyileştiren asıl bunlarmış ve bakın sizde bir karaciğer hastası iseniz bunlara ihtiyaç duyuyorsunuz demektir.


20 Temmuz 2017 Perşembe

Bizi mahveden İmmuran!!!


İçimdeki şeytan:

"Ayşe bence biraz peynir kemirebilirsin,
Ne olacak ki !
Bak ! İyileşiyorsun.
Hemde anlamış olursun, değerlerin artacak mı artmayacak mı?"

İçimdeki melek:

"Ayşe ne yapıyorsun sen?
İyileştiğini düşünüp, eski haline mi dönüyorsun?
Geçmişini unutmak yok!!! 
Ya senin bir hedefin var!
Allah sana bu iradeyi vermiş ki şuan bu noktadasın" diyor.



Azalttığımız immuran ile yüzümüzü güldüren GGT değerimizden sonra biz immuranı daha da azalttık ve 25 mg yaptık. 

1 yıl önce bu zamanlar sanırım 20 mg kortizon/100 mg immuran/500 mg ursactive kullanıyordum. Geç olduğunu düşünmediğim ama, keşke daha erken tanışsaydım, dediğim bu tedavi ile şuan 5 mg kortizon/25 mg immuran alıyorum. En kısa sürede de ilaçlara "by by" demeyi umut ediyorum.

Peki ilaçlar azaldıkça neler hissediyorum?

Yüksek doz kortizonun gözle görülür olumsuz etkileri 10 mg a düşünce kaybolmuştu zaten. Hani soruyorsunuz ya şişen yüz,el ,ayak, kısacası tüm vücut işte onlar ancak 10 mg dan sonra kaybolup gidiyor. Tuzsuz şekersiz yiyeceksiniz deselerde nafile ne yaparsan yap basketbol topu gibi bir surat, "ay dede" surat diyorlar, işte ondan oluyorsun. Tabi, kemik güçsüzlüklerini bu kadar kısa sürede bile hissediyorsun. Ben düşük doz kortizona belirli süre razıyım. Çünkü aynaya baktığımda görsel olarak eski beni görebiliyorum :) 

İmmurana gelince 100 mg aldığımda patır patır çıkan uçuklarım ve alerjik sivilcelerim beni en korkutandı ama değerli doktorlarımı dinledim ve azaltmadım çünkü en alevli dönemleriydi. Zamanla vücutta alıştı. Ama ben bu kadar etki yarattığını bilmiyordum. İmmuranı azalttıkça sanki yük attığımı farkediyorum. Daha hafif ve iyi hissediyorum. Daha enerjik diye tanımlayamam bunu aynıyım ama o rehavet yok üzerimde. Ve en belirgin farkettiğim ise ,kortizondan sonra kaldığını düşündüğüm, el titremelerim sanki fazlası ile azaldı. Yani zangır zangır titreyen elden bahsetmiyorum. Parmaklarınızı yere paralel uzattığınızda el titremeniz varsa bu bir şeyin göstergesidir. Mesela, hipoglisemi atakları yaşadığımda, hastalıktan bir süre önce, bu titremelerim çok belirgindi. Hastanede ve sonrasında kortizonla dahada belirginleşmişti. 100 mg immuran alırkende hissedilir derecedeydi. Ama şimdi sanki yok. Sanırım bedenimi farkında olmadan immuran daha da yıpratmış.

İmmuranı uzun vadede kullananların yazın 40 C de bide grip olmaları olasıdır. Yaşayanlar çoktur. Sebebi de bu işte, vücudu öyle ele geçiriyor ki antikorlar oraya buraya saldırmasın diye öyle baskılıyor ki kalakalıyorsun. İmmuranı kestikçe sanırım beden ayağa kalkıyor.

Peki iyileştikçe içimde kıpırdayan kötü şeytan, ona ne demeli. (?)

Beslenmenin mantığını kavradığımı düşündüğüm için nerede durman gerektiğini ya da abartınca neler yapmam gerektiğini biliyorum artık. İlk Denise ilk çalışmaya başladığımızda sadece buğday ve süt yasak demişti ama ben mantığı biliyordum doğru olan tüm nişastalıları ve alerjenleri kesmekti. (bağırsakları onarmak ve daha fazla inflamasyona maruz kalmamak için) O nedenle, Denise ye desede baklagiller, tahıllar(quinoa ve kahverengi pirinç dahil) hatta meyve ve dahasını yemedim. Bunların hepsini zamanla dahil ettim beslenmeme ve gözlemledim. O nedenle, şimdi de kim ne derse desin ister ye ister yeme desin ben artık bunun bilincindeysem kararıda kendim verebilirim. Ama sanırım artık ASLA VE ASLA buğday ve türevlerini yemeyeceğim çünkü canımı çok yakacağını biliyorum, çünkü benim GLUTEN HASSASIYETIM var artık bunu biliyorum. Glutensiz un mu dediniz? Gerek görmüyorum, ben istediğimde kendi ürettiklerim ile onun yerini çok güzel doldurabiliyorum. Hem artık tanıştığım quinoa, amaranth ve kahverengi pirinç fazlasıyla güzel ve undan değerli. :)




14 Temmuz 2017 Cuma

ALA6(14.07.2017)


Evet, 2 hafta sonra tekrar birlikteyiz :)

Benim için güzel dileklerde bulunan, karşılıksız dua eden herkese çok teşekkürler.

ALT/AST değerlerim korunuyorken (ilaçlarımın düşmesine rağmen) bir türlü düşüşe geçmeyen anlaşamadığımız GGT değerimi hatırladınız mı?

Zerdeçal bu işi çözer dedik. 

2 hafta sonra baktık "aaa işe yaradı" demiştik ki "hop!" tekrar aynı.

Benim sabırsızlığım ve Denise yı sıkıştırmalarım onu da tepkisiz bırakmadı.

"SABRETMELİSİN!!!"

Evet, biliyorum. 

Ama, benim daha yapacak çok şeyim var ve sabırlı duramıyorum.

Şu ilaçlardan biran önce ama biran önce KUR-TUL-MAK İS-Tİ-YO-RUM.

Düşmeyen GGT için sunulan öneri ise beni çok şaşırtmıştı. Immuran çok çok azaltıldı (tabi vitaminlerde bu doğrultuda değiştirildi) ve 2 hafta sonra test etmem istendi bu sürede kendimi nasıl hissettiğim ise en önemli olandı.

Bilmiyorum daha mı iyiyim (?) ama kötü değilim. Daha iyi olduğuma inanmam gerektiği için belkide GERÇEKTEN DAHA İYİ HİSSEDİYORUM. 

75 mg kullandığım Immuran 25 mg ve 50 mg lık dozlar halinde hafta içerisine dağıtıldı. 

Ve güzeeell sonuçlar bizlerle : )

Aaaa düşmeyen GGT değerim düşen ilaçlarıma rağmen düşmüş hem de ALT/AST stabil.

DENİSE, I LOVE YOU!!! :)

Denise, düşmeyen GGT değerimin immurana bağlı olabileceğini söylediğinde "daha bilmediğin şeyler var Ayşe" demiştim. Sanırım, öğreneceğim ve göreceğim çok şey var.


Bugün endiğim sonuçlarım GGT 199 U/L.

(2 hafta önce 259 U/L idi. Benim bu değerimi Ursactive in düşüreceğini söyleyen doktorlar bile 6 ayda bu kadar düşüş gösterememişti. İlk hastalığımın başlarında GGT 398 civarındaydı yanlış hatırlamıyorsam ve 1 yılda ancak 98 e kadar düşebilmişti. Yani, aslında düşmemişti sadece öyle görünüyordu, ben bunu zaten artık biliyorum)


Bundan sonra ki adımı bende merakla bekliyorum. Güzel haberleri kaleme almayı artık sizin için daha çok istiyorum. Otoimmün bir hastalığa sahip olup, bu satırları okuyan sizler, nasıl hala hiçbir şey yapmadan durabiliyorsunuz? (Sözüm gerçekten hiçbir şey yapmayanlara) Böyle olmamalı!!! Kendin için, ailen için, hayatın için, en önemlisi Allah ın verdiği can için yapacak bir şeyler varsa daima denenmeli. 




7 Temmuz 2017 Cuma

Geçmişten Bugüne Ufak Notlar





Bazen bu işin amacını tam olarak anlatamadığımı düşündüren mesajlar alıyorum.

"Ben diyetinizi inceledim. Sağlıklı sandığım her şey sağlıksızmış.

 Süt ürünleri neden zararlı? 

Kalsiyum mu nereden alacağız?

Sizin diyetinizin adı ne?

Hangi marka vitaminler alınmalı?

Çevrenizde iyileşen var mı?"

Ve dahası....

Sorularınızı mümkünse bu yazı altında iletmenizi rica edeceğim böylelikle aynı şeyler için tekerrüre sebep olmamış oluruz. Ve de bir bilgi belki bir başka bilgiye yönlendirir bizi.

Ne dersiniz?

Kısacık özet....

Öncelikle diyetimin herhangi bir adı yok. Ama otoimmün hastalıklarda seçilecek olan en güzel diyet "Autoimmune Paleo Diet" dir. Aramayın türkçe kaynak bulamazsınız. İnstagram adreslerinde bir çok yabancı kişilerin paylaşımlarını incelerseniz, süt ve süt ürünlerinden , tahıldan, baharatlardan, soslardan, domates, patlıcan, biber, beyaz patatesten, çiğ bile olsa kuruyemişten, yumurtadan uzak bir diyettir. Yani, Türk insanı için oldukça kısıtlayıcı. 
Benim uyduğum diyet bunlar içinden sebzeleri, çiğ badem ve cevizi, domates, patatesi çok az olmak şartı ile kabul eder. Gerisi aynıdır. Netleşmesi için sorularınızı alabilirim?

Gelelim süt ve süt ürünlerine. Şunu kabullenelim geçirgen bağırsak sendromu olanda asla alınmaması gereken kazein, gluten, hatta lektin proteinidir. Evet, her şeyde lektin var diyeceksiniz.(O kadar ayrıntıya girmiyorum. Diyetin ilerleyen aşamalarında baklagilleri fermente ederek azar azar kullanabilirsiniz. Zaten vücudunuz iyiyi kötüyü ayırt ediyor olacak.)

Kalsiyum için korkmayın günde 3 öğün tüketeceğiniz yeşil sebzelerden alırsınız. D ve K vitamini, üzerine birde kalsiyum takviyesi alırsanız, koca yoğurt kasesinden alacağınız kalsiyumun kat kat yararlısını direk kemiklerinize nüfus ettirirsiniz. 

Takviyelerin seçimi konusu ,kullanımı ve dozu çok hassa bir nokta. Ben araştırdığım ve Türkiye den edinilebilecek, güvenilir olduğunu düşündüğüm takviyeleri kullanıyorum. Üzerinde yazan tablet sayısına göre değil, doktorumun önerisine göre. Çünkü o değerler normal insanlar için geçerli olup, sadece destek amaçlıdır. Tedavi amacı ile kullanılacak vitaminler farklı dozlarda ve şekillerde alınmalıdır. Nasıl alayım ne kadar alayım konusu ise beni aşar. Tercihler kişilere aittir. Ben "alacağın her vitamin karaciğerine yüktür" diyen doktorlarımı dinlemedim kararımı kendim verdim 4 aydır aralıksız kullanıyorum zarar değil, yarar gördüm. Karaciğerimse iflas etmedi onarılıyor.

Diğer hususlardan bahsedecek olursam, bu beslenme tarzını iyileşmek amacı ile seçip geri bırakmamalısınız. Bırakırsanız tüm septomlar kapınızı geri çalacaktır. Mesela, hayat standartlarınız haline getirebilmek. O nedenle, paleo diyet seçmedim. Ama olmazsa olmazlar var . TAHIL VE SÜT ASLA YOK!!! Beslenmeyi düzeltemezseniz en kaliteli vitaminleri temin edip, kullanmanızın da bir anlamı yok!

Ha birde şunu unutmayım :) Siz çevrenizde bu hasta örneğinden kaç tane buldunuz? Kaç tanesinin hikayesini duydunuz? Hiç mi ya da 10 parmağınız geçmedi mi? Eee normal. :) Doğla olarak benim çevremde sadece bu hastalıkla tanıştığım sizler ve Ankara da buluştuğum ve artık dost olduğum ablalarım abilerim var. Benim hikayeme dahil olanlarda var. Tamamen kendi kararları ile... Ben bu yola Amerika dan aldığım destekle devam ediyorum. Evet, bu hikaye ile ilk günkü sağlığına kavuşan çok insan var ve hikayeleri blogumda yer alan "yararlı link"ler arasında mevcut.

Bunlar benim fikirlerim ve seçimim. Yorumlarınızı ve süreçlerinizi bu paylaşımda yapalım.

Sağlıkla afiyetle kalın...




Tarifler İçin...



TARiFLER VE GÜNLüK ÖĞÜN SEÇİMLERİM İÇİN İNSTAGRAM VE FACEBOOK ADRESLERİMİ KONTROL EDEBİLİRSİNİZ.

Instagram: otoimmunhepatit

Facebook: Otoimmün Hepatit Otoimmün Hastalıklar


5 Temmuz 2017 Çarşamba

Happy Birthday AYSEE!!!


 YOU DONT LOOK BACK, YOU ARE NOT GOING THAT WAY !!!

Arkama bakmıyorum , çünkü artık o yöne gitmiyorum....

Hiçbir doğum günüm bana böyle özel duygular hissettirmemişti.

O nedenle, kaleme almak ve burada ölümsüzleştirmek istedim ,hayatımın dönüm noktası diyebileceğim şu süreci yaşıyorken...

Öncelikle en büyük teşekkürler ANNEM e ...
Beni dünyaya getirip, bugün bu sürece vesile ettiği için.
Gülüyor musunuz? 
"Hastasın sen kızım ne teşekkürü" diye.
Teşekkür ediyorum çünkü "İyi varsın" dedirtti benim için, teşekkür ediyorum hiç tanımadığım nice insanlardan sayısız dualar almama vesile olduğu için, teşekkür ediyorum beni böyle yetiştirdikleri ve bu akla sahip olmama vesile oldukları için, teşekkür ediyorum beni özel seçtikleri için, teşekkür ediyorum...

Sonra bana tanıdığım ve tanımadığım bir çok "İyiki varsın" diyen insanlar için teşekkürlerim. 
Ben bu iki kelimenin bu kadar şey ifade edebileceğini hiç düşünmemişim.

Eşime teşekkür ediyorum. Bana sadece eş olmayıp, en iyi dostum sırdaşım gülümseme sebebim olduğu için. Ve hayata tutunmak için TEK sebebim olduğu için.

Dostlarıma teşekkür ediyorum. "Ayşe, neyin var DEMEDİKLERİ" için...
Nasıl yani mi? dediniz.

Korktukları ve çekindikleri için, soramadıkları için, asıl TEŞEKKÜRÜM.
Biliyorum dillerinin varamadığı kurulu cümleleri...
Ama onlar sormadan ben açıklamaya çalıştım, güçlü olan kalemime güç kattım kendi nezdimde,  bunlar için teşekkür ederim.

Zaman ayırıp yazılarımı okuyan, benimle ağlayan, merakla bekleyen, iyi niyetini sunan herkese teşekkür ederim.

Ve dahası....




İnsanın doğası bu kadardır.
Doğar, büyür, yaşar ve ölür. 
Doğduk, yaşayarak büyüyoruz.
Görülenler, yaşanılanlar büyütüyor ya bizi... 

Evet ben bir yaş daha büyüdüm, kimilerin tabirine göre yaşlandım, kimilerinin tabirine göre olgunlaştım ya da tecrübelendim. 

Kimse sormadı ki bana,
Doğmak istiyor musun?
Büyümek istiyor musun?
Tecrübelerin bunlar olacak yaşamak istiyor musun? diye kimse sormadı :) Muhtemelen size de :) 

Hep daha iyisi diye çabaladım hayatta çünkü babam bana bunu öğretti.

"Sahip olduklarının daha iyisini yapabiliyorsan yap, yetinme ki ilerle." 

Evet, ergenlik döneminde kabullenemediğim bu görüşü şimdi bende savunuyorum. Ama, keşkelerle de bir kaç cümle sıralıyorum peşine. 

Keşke vurdum duymaz olabilseydim, keşke mücadele edeceğim diye yıpratmasaydım bu narin bedenimi ve beynimi...Daha iyi üniversite istemeseydim mesela(aslında eczacılık fakültesini kazanmayı çok istemiştim). İlla ingilizce bölüm okumak hevesim niyeydi ki. Mühendislik fakültesi çok zorlamasada beni, okulu erken bitirme çabam neydi mesela. Çok düşünceli bir evlat olmasaydım hunharca baba parası yiyebilseydim, iş iş diye tutturmasaydım... Evlenince kocam baksın diyenlerden olsaydım, evimde yatsaydım...

Daha rahat yaşayabilirmişim demi hayatı...

Yooo, hayır. 

Bugün olsa gene bunları yapmazdım. 

Eğer babam beni böyle yetiştirmeseydi hep olduğu ile yetinen sıradan insanlardan olurdum. Sadece bugünüm ve dünüm olurdu hayatımda ve sadece onlara sevinir ağlardım. Eğer hem yabancı dil isteyip hem mühendislik okumasaydım belki bu kadar bile ufkum açık olmazdı. Mükemmel yabancı dilim olmasa bile şuan o dille anlaştığım bir doktorum var. Evde oturup eşimin bana bakmasını bekleseydim, muhtemelen daha hastalıklı bir birey olurdum ve kendimin kendime sağladığı bu imkanları ,belki istese de, bana eşim sağlayamazdı. Kısacası büyürken tecrübe ettiğim ve hiç bir zaman tecrübe etmek istemeyeceğim bu yaşanmışlıklara "keşke" demiyorum artık.

Geçen sene bu zamanlar bunları kaleme alıyor olsaydım keşkeler, pişmanlıklar, isyanlar daha çok sıralanırdı kuvvetle muhtemel.

Ama şu an her şey çok farklı, dilekler, istekler, umutlar çok farklı. Önümde inanıyorum uzun bir yol var ben bu yolda iyileşen mutlu yüzler görerek ilerlemek istiyorum. 




Doğum günleri ve alınan hediyeler çok özel olmasada o gün için beklentiler hep vardır. Neden özel değil diyorum, o gün şartlı gibi hediyeler alınması ya da pastaların kesilmesinden dolayı.(hoş artık biz pasta kesmiyoruz meyve tabağına mum koyup üflüyoruz. Fotoğraftaki brownie ise tamamen sembolik tabiki yemedim :)) 

Ama bu doğum günüm bana geçmişimi ve bakış açımın nasıl değiştiğini gösterdiği için özel oldu. Ve candan ofis arkadaşlarımın bu özel hazırlığı ve o düşünceli hediye kutusu düşüncelerden farklı yerlere götürdü beni. Tekrar tekrar teşekkürler Allahıma, yanımda olanlara, beni bugüne getirene, aklıma, irademe...


Böyle bir beslenme çizgisine sahip bir insana hediye almakta zorlanırsanız, bakın bunlar güzel alternatifler.



Hayata tutunmak ve gülümsemek için eminim bir çok sebebimiz var.

Gülümseyelim ve "İyi ki varsın"diyelim.