Otoimmün Hastalıklar

Benim Dünyam'da anlatılan her şey hastalık sürecimde yaşadıklarım ve tecrübelerimden ibarettir. Aldığım kararlar tamamen bana aittir. Doğruluğuna inanmadığınız hiç bir adımı atmayınız !!!

31 Mayıs 2017 Çarşamba

Aldığım en değerli maillerden sadece biri !!!

Amacıma az veya çok ulaşacağıma daha ilk blogumu kurup bir mail aldığımda hissetmiştim.
Evet, biri bile olsa bana karşılıksız dua etmiş ve "iyi ki" demişti.
Sonra, o mailler/mesajlar sayısız olmaya başladı ve her defasında daha da bağladı beni bu inanışa.
Artık benimle yürümeye ve bu tedaviyi takip etmeye karar veren bir dostum abim bile var.

Nasıldır bilir misiniz "karşılıksız merhamet,sevgi,dua"?
Ben bilmiyormuşum ama öğrendim.
Rabbime bilmedende olsa isyan ettiğim"Neden ben?" sorusuna çok kızıyorum artık!!!
Artık nedenini biliyorum. 
Kendime yapabileceklerimi göstermem gerekmiş...

İçimdeki GÜÇ büyüyor...
İyileşirken amaç edindiğin İYİLEŞTİRMEK yolunda sonuna kadar ilerleyeceğim.

Mutlu SON umarım ÇOK YAKINDIR.

TEŞEKKÜRLER FERAY BANA BENİ DEĞERLİ HİSSETTİRDİĞİN İÇİN :)


"Selamlar, nasıl ve nereden başlasam aslında hiç bilemiyorum. Keşke sevmek zorunda olduğunuzda değilde kalpten sevdiğiniz şeyler üzerine yazdığınız bir blogunuz olsaydı ve öylece rast gelseydim size ama hayat, yine de bugünümüze şükür. Blogunuza annem rastlamış ben de tavsiyesi üzerine şöyle bir göz attım. Yaptıklarınız ve bunları herkesle paylaşmanız takdire şayan. 
Ne diyor bu kız diyorsunuzdur muhtemelen öncelikle ben Ferda 25 yaşındayım yedi yıldır SLE,  iki yıldır otoimmunhepaptit ve son sekiz aydan beri nakil adayı bir siroz hastasıyım. Ya da belki hiçte öyle değildir zira yedi yıldır otoimmun hepatit ve son iki yıldır siroz olduğumu da söyleyedebiliyorlar, onlarda pek emin değil aslına bakarsanız. Bundan iki yıl önce ya tam emin olmadıklarından ya da siroz demeye dilleri varmadığından otoimmun hepatit teshisi koydular. 7 yıl boyunca alanında uzman bir doktorun gözetiminde bir lupus hastasıyken birden aslında siz lupus olmayabilirsiniz dediler ve otohep. hikayem öylece başlamış oldu. Portal hiper tasiyon vs gibi isimlerde zikrettiklerinden siroz olana kadar tam olarak ne olduğumu ben de bilmiyordum. Bunları söyleyenler Cerrahpaşa, Ege gibi önde gelen üniversite hastahanelerinin üst düzey profları olunca insanın doktorlara da pek güveni kalmıyor açıkçası. Sizi hastalığımın ayrıntılarıyla daha fazla sıkmayayım. Bu maili atmamın amacı hastalığızı tamamen doktorlara ve ilaçlara bırakmamış olmanız. Zira ben de Otohep. üzerine yoğunlaşmış olmasa da benzer bir yola başvurdum. Blogunuzda yazdığınız gibi yolumu kendim seçtim. Ahmet Aydın ın TaşDevri kitabı için başucu kitabım demişsiniz belki duymuşsunuzdur benim için o kitap Aidin Salih in GerçekTıp bı oldu. Her pazartesi hastahaneye gitmek buna rağmen düşmeyen alt ve ast değerleri dolayısı ile çöken psikolojim, günlük içilecek ilaç sayısının 7yi bulması ve bardağı taşıran son damlalar  kortizonun yan etkisi olarak kemik erimesi ve katarak başlangıcı ile bu yolun sonuna geldiğime kanaat getirdim. Gerçek Tıp bı okudum kimilerine göre yanlış ama benim için doğru olana inandığımı yaptım. Belki hayatımda ilk defa kendi büyük sorumluluğumu aldım  ilaçları tamamen bıraktım. Üniversitem dolayısıyla İstanbulda yaşıyordum Aidin Salih in öğrencilerinden Hatice hanımdan danışmanlık almaya başladım. Geçtiğimiz eylül ayına alamaya devam ettim. Kitapta yazan açlık oruçları, kciğer temizliğini bu süre boyunca defalarca uyguladım ve kendi adıma çok iyi sonuçlar aldım. Buna başaladığımda niyetim elbette mucizevi bir şekilde iyileşmek değildi tabiki. Sadece daha kaliteli bir hayat yaşamak istiyordum, her ne kadar yaşayacak isem... Öyle de oldu çok şükür ilaçların iyiye değil kötüye götürdüğü ben daha kaliteli bir hayat yaşadım yaşıyorum. Bu süreçte sadece beslenme değil hayat tarzımı tamamen değiştirdim temizlik ve kozmetik ürünler vs vs.  okulum bitince memleketime İzmir e döndüm. İzmir dediysem Urla şehir içi değil kırsal böylece yumurtanın etin doğalına ulaşmam daha kolay oldu. Sizden farklı olarak karakılçık buyday ekip kendi unumuzdan yaptımız ekşi maya ekmekle ve halamın sütüyle beslendim. Dediğim gibi otohep. te yoğunlaşmış bir beslenme olmasada alt ast değerlerimin yüksekliği ve sevgili devasa dalağımın sıkıştırması dışında elhamdulillah hiç bir sıkıntım kalmadı. Uzun bir süre tecrübe ettiğim üzere bunlar ilaç kullanıkenki ben için olmayacak şeylerdi. Tabi görünürde ve belirti olarak maşallah pek bir şey olmasa da yine bu süreçte nakil başvurusu yaptım. Zira skorum 16 olmuştu belki biliyorsunuzdur skor 15 in üzerinde çıkınca nakil adayı oluyorsunuz. İşin ilginç yanı nakil için başvurduktan sonraki dönemde:  skorun ara ara 15 in altına  düşmesi. Doktorlar bunu karaciğer kapalı bir kutudur ne olduğunu bilemeyiz, kendini  yeniler vs diye açıklıyorlar bense kim ne derse desin seçtiğim bu yola ve ananemin yirmi dönümlük enginar tarlasına ve tabi ki hepsinden öte inancım gereği  dua ya Allah a bağlıyorum. Vel hasıl ı diyeceğim o ki ne olur hiç vazgeçmeyin gördüğünüz üzere ben sizden çok çok daha öndeyim hastalık hususunda inşallah sizin daha güzel neticeler alacağınıza gönülden inanıyorum.
  Her şeyden bahsetmek istemem sebebiyle biraz karışık oldu mazur görün🙈 aslında daha çook seyden bahsetmek isterdim maddi, manevi zira inanın sizi yazdıklarınızı benden daha iyi anlayacak çok az insan vardır. Yaşamadan bilinmiyor. Dilerim kimse yaşamasın ve hiç bilmesin. İşte böyle sanıyorum az çok kendimi anlatabilmişimdir. İngilizcem çok iyi değil ve internette bu konu üzerine dolaşırken genellikle çok karamsarlığa düşüyorum  dolayısıyla perhiziniz, aldığınız takviyeler  kıscası her şeyiyle blogunuz benim için çok iyi bir kaynak olacak bunları bizlerle paylaştığınız için tekrar ve tekrar teşekkür ediyorum. Allah ebeden razı olsun. Sizi sıktıysam tekrar mazur görün. 


🍀Selam, ümit ve dua ile.🌸🌸🌸"


29 Mayıs 2017 Pazartesi

HAYATIMIZI KURTARACAK TAKVİYELER-2



Zerdeçal :

Zerdeçalın klasik olarak bilinen iyileştirici özellikleri, mide salgısı, bağırsak hareketleri ve safra asitlerinin karaciğerde yapımını artırıcı etkileridir. Yapılan yeni bilimsel araştırmalar ile bahsedilen klasik iyileştirici nitelikleri yanında curcumin'in özellikle bazı yaygın kanser türlerine karşı önemli tıbbi etkileri olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle Hint Safranı denilen keskin sarı renkli curcumin pigmenti içeren zerdaçalın antikanserojen ,antitoksidatif ve iltihap geriletici (antiinflammatuar) etkinlik gösterdiği anlaşılmıştır. Ailevi adenomatöz polyposis (kalın bağırsak polipleri) hastası insanlarda yapılan klinik deneylerde Curcumin ile poliplerin %60 oranında azaldığı ,geri kalan poliplerin ise %50 oranında küçüldüğü gözlemlenmiştir. Kalın bağırsak poliplerinin uzun vadede insanlarda klinik belirti vermemesi veya çok az vermesi, diğer taraftan kalın bağırsak poliplerinin kolon kanserine çok iyi bir zemin hazırladığı düşünülürse, bu etkinin önemi kolayca anlaşılır. 

Zerdeçalın aktif komponenti olan curcumin'in çeşitli ve etken antitümör aktiviteleri olduğu yeni yapılan birçok çalışma ile teyit edilmiştir. Akciğer kanseri üzerine yapılan bir çalışma, bu araştırmalar içinde dikkat çekicidir. Bu çalışmaya Tayvan Milli Üniversitesi (National Taiwan University ) Tıp Fakültesi dahiliye, klinik laboratuar bilimleri, bioteknoloji, temel tıp bilimleri ve Tayvan –Changhua'da Yeh Üniversitesi Moleküler Bioteknoloji Bilim Dallarından ilgili uzmanlar katılmışlardır. Çalışma, Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği tarafından 2008 de yayınlamıştır. 

BENİM NOTUM: Otoimmün hastalık olan Romatoid Artrit(RA) hastalığınızı günlük 2000 mg karabiber ekstraktlı zerdeçal ekstresi kullanarak kontrol altına alabilirsiniz. Kullandığınız ürün kadar içerik ve doz da önemlidir. Yetersiz doz sizi tedavi etmez, uygun içerik yoksa yarar değil zarar getirir. Zerdeçal ısı/yağ/karabiberle aktif hale geçer bunu bilmezseniz her şey faydasızdır.




 Bu üründe beni ilgilendiren markası kadar içindekiler. Zerdeçal ekstresini aktifleştirecek tüm ekstraktlarda içinde mevcut ve tek doz günlük ihtiyacınızı karşılamakta yani kaşık kaşık tüketmek zorunda değilsiniz. Daha iyi içerik bulursanız tabi ki tercihlerinizi değiştirebilirsiniz.





Hücrelerimi yenileyen ALA ile çok iyi çalışan bir diğer takviyem ise....

Co-EnzymeQ10:

KoenzimQ10’un vücudumuzda her hücrede doğal olarak bulunan, kimyasal reaksiyonların hızını ayarlayan, besinlerin enerjiye çevrilmesinde görev yapan, protein yapısında bir bileşiktir. Hücreler, büyümek ve sağlıklı kalabilmek için gerekli enerjiyi sağlamak, ayrıca serbest radikaller denilen zararlı kimyasallara karşı korunmak için KoQ10 kullanırlar. Serbest radikallerin, hücrelerin metabolizmasını, büyüme ve çoğalmasını kontrol eden DNA’da oluşturduğu hasarların, bazı kanserlerle ilişkili olması nedeniyle, Koenzim Q10’nun kanser gelişimini engellemekte önemli bir rol oynadığı ileri sürülmüştür. Koenzim Q10 (KoQ10, ubikinol-10 ve/veya ubikinon-10) yağda çözünebilen vitamin benzeri bir benzokinon bileşiğidir. Koenzim Q10 membran stabilitesinin sağlanmasında, enerji dönüşümünde ve ATP üretiminde rol oynar. Ayrıca önemli bir antioksidandır. Özellikle, KoQ10’nun bağışıklık sistemini destekleyen etkisi nedeniyle, kanserin birincil tedavisi sonrası tekrarını önlemek için yapılan adjuvan tedavi sırasında kullanılmasının, çok yararlı olacağı savunulmaktadır. C ve B vitaminleri, folik asit, selenyum, çinko gibi çok sayıda mineral ve faktörlerle birlikte, vücudun antioksidan savunmasını güçlendirir. Dişeti hastalığı, şişme, ağrı, kanama ve dişeti kızarıklığına neden olan yaygın bir sorundur. KoQ10 takviyesinin daha hızlı iyileşme ve doku onarımı sağladığı ileri sürülmüştür.

BENİM NOTUM: Dr Berkson siroz hastalarında günlük 300mg Co-EnzymeQ10 takviyesi ekleyerek hücre yenilenmesinin daha da hızlı olduğunu göstermiştir. Enflamasyonla yıkıma geçen hücreleriniz Q10 ile onarılır.




Omega 3 ve bu gibi takviyelerin saflaştırılmış yani Trigliserid formda olması önemlidir. Türkiye de Omega 3 ve Co-EnzymeQ10 için oldukça kısıtlı seçimler söz konusu bence güvenerek bu ürünü tercih edebilirsiniz.







HAYATIMIZI KURTARACAK TAKVİYELER-1



Ne kullanıyorsun sorusuna tabi ki de cevap vermemi beklemeyiniz : )
Benin tedavi sürecim ve aşamalarım gayet açık net...
Ancak, hepimizin ortak noktası OTOIMMUN BIR HASTALIK olsa da bizler farklıyız, ihtiyaçlarımız farklı...
Sadece takviye almanın yeterli olmayacağını NASIL ve hangi DOZDA alınması gerektiğinin çok önemli olduğunu, içeriği boş olan bir takviyenin yarardan çok zarar getireceğini hep söyledim söyleyeceğim....
Benim için hayati önem arz eden takviyelerden bazılarını, nedeni ve niçini ile paylaşıyorum. Umarım kararlarınızı almanızda size yardımcı olur.

1.Devedikeni(Silybum marianum/Milk Thistle):

 

Karaciğer hastalıkları tedavisinde deve dikeninden  yararlanmak, Eski Yunanlılara kadar uzanır. Bu bitki, 2000 yıldır Çin tıbbında kullanılmaktadır. Deve dikeninin karaciğer tedavisi üzerinde kullanımı ve yararları konusunda, 300 den fazla araştırma vardır. Bu çalışmaların çoğu Avrupa’da gerçekleştirilmiştir ve deve dikeninin, toksik karaciğer hasarı, inflamatuar karaciğer hastalığı ve siroz gibi karaciğerle ilişkili hastalıklar üzerindeki olumlu etkileri E Komisyonu tarafından onaylanmıştır.
Deve dikeni (Milk Thistle) karaciğerin en yakın dostu olarak anılabilir. Milk Thistle sadece karaciğeri toksinlerden korumakla kalmaz aynı zamanda ciddi bir şifacı rolü de üstlenir. Karaciğer hücrelerini onarmaya yardım eder ve yeni hücrelerin yenilenmesini de destekler. 1970’li yıllarda, Münih Üniversitesi bilim adamları, Milk Thistle’deki karaciğere için yararlı  farmakolojik maddeleri tanımlamışlar ve bu maddelerin bilinen en öldürücü karaciğer toksinlerine karşı nasıl mücadele ettiklerini ayrıntılı bir biçimde açıklayarak bu bitkiyi onaylamışlardır.Özetle deve dikeni,  karaciğerin günlük görevlerini yürütmesini ve kendini gençleştirme yeteneğini sağlar ve güvence altına alır.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda bitkideki silymarin ve silybin gibi aktif maddelerin farklı kanser türlerine karşı antitümöral etkisi tespit edilmiştir. Deneysel çalışmalarda akciğer kanseri oluşturulmuş hayvanlarda kanserin gelişimini ve yayılmasını azaltıcı etkisi görülmüştür.
Deve dikeninin içeriğindeki aktif madde olan silymarin vücudu hücre hasarına neden olan serbest radikallerden koruyan kuvvetli bir antioksidandır.
Milk Thistle ekstresi aynı zamanda, içeriğinde glutatyon ve süperoksit dismutaz gibi antioksidan özelliklere sahip diğer bileşikleri motive eder.
Glutatyon, karaciğerin detoksifikasyonu için hayati bir maddedir. Bir çalışmada, deve dikeni kullanımı, vücuttaki glutatyon seviyesini % 30 oranında yükseltmiştir; bunun anlamı, karaciğerin; vücudu temizlemek ve zehirli maddelerin atılması konusunda görevlerini çok daha etkin olarak yerine getirebilmesidir.
Milk Thistle ekstresi kullanımı, karaciğer hücrelerinin onarılmasına ve yenilenmesine, aynı zamanda iyileştirilmezse siroza yol açan fibrozisi bloke eder. Araştırmalar, Milk Thistle”de bulunan silymarin adlı maddenin sağlıklı karaciğer hücrelerinin hasara uğramasını önlediğini, hasara uğramış hücrelerin ise yenilenmesini desteklediğini göstermektedir. Silymarin, hücrelerin dış reseptör bölgelerini koruyarak, toksinlerin yağlı hücre zarlarından geçip hücrelerin içine girmelerini engeller ve hücrelere girebilmiş olan toksik maddeleri etkisizleştirir.
Deve dikeninin; siroz, alkol kaynaklı hasarlı karaciğer ve hepatit hastalıklarından muzdarip hastaların tedavilerinde oldukça büyük bir yarar sağladığı gözlemlenmiştir. Aslında deve dikeni her türlü karaciğer toksisitesinde büyük ölçüde etkilidir.
Alman araştırmacılar, ölümcül olabilen amanita mantarı zehirlenmesinden sonra oluşan toksik karaciğer hasarının tedavisinde, deve dikeninin oldukça etkili olduğunu saptamışlardır. Alman  Dr. G. Vogel, amanita mantarından zehirlenmiş 49 hastaya normal tedavilerinin yanında hergün Milk Thistle’nin etken maddelerini enjekte etmiş ve ölüm oranı ortalama %30 olan bu mantar zehirlenmesinde, Milk Thistle’nin ölüm oranını sıfıra indirdiğini tespit etmiştir.
Antioksidanlar ve biyoflavonoidler bakımından zengin olan deve dikeninin, kronik karaciğer hastalarının kanındaki çeşitli enzimlerin düzeylerini düşürdüğü gözlenmiştir.
1992 yılında Almanya’da yapılan bir çalışmada Milk Thsitle’nin, karaciğer yağlanması, hepatit ve siroz gibi karaciğer rahatsızlıkları bulunan hastalara önemli etkiler sağladığı tespit edilmiştir. 2600’dan fazla hastanın katıldığı çalışmada hastalara 8 hafta süresince her gün standardize edilmiş Milk Thistle prepratı verilmiş ve süre sonunda hastaların %63’ü bulantısı, halsizlik, iştahsızlık ve karında şişkinlik gibi bulguların ortadan kalktığını belirtmişlerdir. Yapılan testlerde, artmış karaciğer enzimlerinin %46’ya kadar azaldığı saptanmıştır. Büyümüş karaciğerlerin %27’si normal büyüklüğe dönmüş ve %56’sı ise belirgin bir küçülme göstermiştir.
Araştırmalar, Milk Thistle’nin en güçlü etkiyi alkol nedeniyle tahrip olmuş hücrelerde sağladığını göstermektedir. Alman araştırmacılar tarafından alkol kaynaklı karaciğer rahatsızlığı bulunan 116 kişi üzerinde yapılan çalışmada hastalara 2 hafta boyunca her gün 420 miligram Milk Thistle verilmiş ve süre sonunda hastalarda belirgin bir iyileşme tespit edilmiştir. Yine alkol sebebiyle karaciğer yağlanması olan 57 hasta üzerinde yapılan ayrı bir araştırmada Milk Thistle, SGOT enzim seviyesini %80 oranında azaltmıştır.
Alman araştırmacılar tarafından yürütülen çalışmalarda hepatit hastalarına 9 ay süresince günde  420 miligram Milk Thistle verilmiş ve süre sonunda yapılan testlerde karaciğer harabiyetinin iyileştiği tespit edilmiştir.
Alternatif Tıp Tam Rehberi’ adlı kitabın yazarlarından Dr. W. Lee Cowden deve dikeninin  her zaman, dilaltı L-glütasyon  ile birlikte alınması gerektiğini belirtmiştir.
Not: Bu bir alıntıdır. Ben günlük doz olarak 600 mg ile başladım şu an farklı dozda almaktayım çünkü tedavi sürecimde eklediğim ve zaman zaman çıkardığım takviyeler var. Doğru takviyeyi doğru dozda ve doğru şekilde almazsanız size hiç bir faydası olmayacaktır. Deve dikenini yemekten yarım saat önce veya önerilenler gibi yemekle alabilirsiniz. Dozlarınızı gün içerisinde bölerek alınız.




Ürün seçerken 1 kapsülün ne kadar ekstrakt içerdiğine odaklanın. Zira her içerik tablosu 1 kapsüldekileri ifade etmeyebiliyorum. Bu da firmaların kandırmacası diyelim. Milk thistle takviyelerimi zaman zaman değiştirdim. Yerli içerik tercih ettim başlarda çünkü malum devedikeni ülkemizde de yetiştirilmekte. Ama 1 kapsülde en çok ekstrakt içeren Arkopharma oldu ve onunla yola devam.







BELKİDE HAYATIMIZI KIRTARACAK OLAN TAKVİYE ALFA LİPOİK ASİT!!!

2.ALA(Alpha Lipoic Acid):

Alfa Lipoik Asit veya bazen anıldığı gibi ALA 1980 lerin sonlarında keşfedildi. Başlangıçta vitamin olarak nitelenen alfa lipoik asidin yararları son yıllarda birçok araştırmanın merkezi olmuştur. Alpha Lipoic Acid hem suda hem de yağda çözünebilme yeteneğine sahip ve antioksidan özellikte vitamin benzeri bir maddedir. Alfa Lipoik Asit C ve E vitamini, Co-enzym Q10 ve Glutatyon gibi diğer antioksidanlar arasında güçlü bir antioksidan ağ oluşumunu  destekleyerek diğer antioksidanların vücutta kullanımını arttırır. Vücudu, oksijen kullanımından sonra ortaya çıkan yan ürünlere karşı en üst seviyede korur. Yağda çözünebildikleri için hücre zarını geçip hücre içindeki genetik şifreyi korumak yoluyla kansere karşı önleyici rol oynarlar. ALA hastanelerde karaciğeri etkileyen akut zehirlerin tedavisinde damar yoluyla kullanılır. Alfa lipoik asit ürünleri diyabetik nöropati tedavisinde kullanılır. 
(Tip 1 ve tip 2 diyabetlilerde sinir hasarı) Çalışmalar ALA takviyelerinin HIV, glokom ve karaciğer hastalıkları dâhil çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde de faydalı olabileceğini göstermiştir. Test tüpleri alfa-lipoik asitin HIV virüsünün büyümesini engelleyebileceğini göstermekle birlikte insanlar üzerinde aynı etkiye sahip olup olmayacağı henüz bilinmemektedir. Alfa lipoik asit yararları yaşlanan erişkinlerde beyin işlevlerinin korunmasını da içerir ve aynı zamanda Alzheimer gibi hastalıklarda uzun sureli belleği de geliştirebilir. 2007 de Journal of Neural Transmission’da yayınlanan bir araştırma sonucuna göre günlük 600 mg’lık Alpha Lipoic Acid  dozu Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaştabilir. 2010 yılında Cancer Biotherapy and Radiopharmaceuticals dergisinde yayınlanan çalışmaya göre Alpha Lipoic Acid radyasyonun zararlı etkilerine karşı koruyucu etki göstermektedir.

Karaciğer Hastalıkları; Alfa lipoik asitin yararlarından bir başkası, hepatit vakalarında ve diğer karaciğer hastalıklarında karaciğerin korunmasıdır. ALA karaciğeri zararlı hücre değişimlerinden korur ve toksinlerin vücuttan atılmasında yardımcı olur.

2010 yılında Food and Chemical Toxicology dergisinde yayınlanan rapora göre Alpha Lipoic Acid tüberküloz tedavisinde kullanılan ilaçların karaciğere verdiği yan etkilere karşı olumlu etkiler göstermektedir.
Alfa lipoik asit’in milk thistle ve selenyumla birlikte hepatit C tedavisine yardımcı olabileceği belirtiliyor. Alfa lipoik asit silymarin (milk thistle) ile  birlikte çok tehlikeli bir mantar olan Amanita zehirlenmesinin tedavisinde  kullanılmıştır. Sinir ve karaciğer fonksiyonlarına ve sağlıklı kan dolaşımına yardımcı olabilmesi amacıyla günlük 600 mg’a kadar kullanımını önerenler vardır.
NOT: Doğru Alpha Lipoic takviyesini türkiyede bulmak neredeyse imkansızdır!!! Kullanılan ürünleriniz Avrupa menşeili olursa daha sağlıklı olacaktır. ALA ya ait en iyi başarılar Alman menşeili takviyelerde görülmüştür. ALA doz ayarlanması çok hassas yapılması gereken takviyedir. Hücre yenilemedeki bu eşsiz madde binlerce hepatitlinin hayatını kurtarmışsa onlardan bir neden ben olmayayım ?: )



26 Mayıs 2017 Cuma

ALA 3(25.05.2017)



SABIRSIZLANIYORUM....



Olabilecekler için...

Bedenen artık düzene girdim. Olumlu veya olumuz gözle görülür gelişmeler aldığımı söyleyemem çünkü artık yaşam standartlarıma döndüm. Hani sağlıklı olduğum günleri unuttum demiştim ya : ) Artık sağlıklı insanlar gibi yaşıyorum. Alışkanlıklarım her insan gibi.

Beni en çok mutlu eden ise bağırsak düzenim : ) Komik mi geldi size de ...Belki de hayır...Eminim benim yaşadıklarımı yaşadıysanız olayın ciddiyetinin farkındasınızdır. Bağırsaklarınız mutluysa sizde mutlusunuz : )
----
UNUTMAYIN OTOIMMUN BİR HASTALIGINIZ VARSA BAĞIRSAK GEÇİRGENLİĞİNİZDE VAR DEMEKTİR!!!
----

BUĞDAYSIZ yaşamın etkisini o kadar rahat görüyorum ki artık...

Neyse, ben o aşamayı çoktan geçtim BESLENME SORUNU diye bir sorunum yok. Benim tek sorunum şu SÜREÇ. Bir an önce OLUMLU SONUÇLARLA sizleri buluşturmak.

Protokole başlayalı TAM 2 AY oldu. İlaçları azaltıp hatta birini(URSACTIVE) i tamamen çıkartınca GGT değerindeki yükseliş beni endişelendirmişti. Sebebini biliyordum ama yükselen hiçbir şey görmek istemiyorum hayatımda : ) Bu sonuçlardan sonra belki bir miktar Ursactive dönüş yapabilirim. Denise siroz başlangıcı olup olmadığımı bilmiyordu ama ben bunu zaten biliyordum. Endişelenmemi, muhtemelen değerlerimin normalde oldukça yüksek olduğunu ve ilaçlarla baskılandığını anlattı. Bu daha da çok süreç alabilir dedi. 900 mg ALA dayım şuan. Eğer iyi sonuçlar almaya başlarsak 600 mg ALA ya dönüş yapacağım ve alttan vücudun yenilenmesini bekleyeceğim.
----
HER ŞEY YAVAŞ YAVAŞ İLERLEMELİ. VİTAMİNLER İLAÇ DEĞİLDİR. ETKİYİ GÖSTERMELERİ UZUN ZAMAN ALIR ANCAK YENİLENME DAİMİDİR.
----
Bunu aklımdan çıkarmayarak 2 haftalık tahlillerime devam ediyorum.

Beslenme konusunda ise içinde ne olduğunu görmediğiniz hiç bir şeyin tüketilmemesi gerektiği gerçeğini kabullenmek ve uygulamak lazım. Aslında YETERİNCE AÇIK VE NET. Ton balık tüketiyordum ve zaman zaman kurtarıcımdı o benim. Ama, Denise "NOO! I don't like the mercury content in CANNED TUNA...and it's not WILD...so there are antibiotics in the fish as well as mercury.  I'd rather you eat FRESH WILD FISH.  If you must eat tuna...please get the WILD CAUGHT TUNA.  " dedi :) Haklı içinde ne var bilmiyorsun. O balıklar ne ile besleniyor antibiyotik var mı bilmiyorsun. Yani mantığı kavradık mı?:) 

SÜREÇ UZUN YILMAK YOK :)


NOT: 25.05.2017 tarihindeki testlerimde GGT nin artmasına rağmen Ursactive dönüş yapılmadı. İlaçları değil vitaminleri artırma zamanı dedik yenileri eklendi ve bazı dozlar değiştirildi. Hücreleri yenilemek ve enflamasyonu durdurmak amaç! İçimde yangın var sebebi bilinse : )










23 Mayıs 2017 Salı

Doğru Takviye Seçimi


Beslenme ve beslenme takviyeleri konusunda yol alırken bana yol gösteren bazı kaynakların/kişilerin şu an çokta sağlıklı olmadığını görebiliyorum. Evet, bir yerden başlamanız, birinden destek almanız ,hatta uzunca süre onun yolundan ilerlemeniz olabilir durum. Olmalı da... Ancak, körü körüne saplantılı bir şekilde bir şeylere bağlanmak bana göre değil. Tek bir doğru olduğu savunulsa da maalesef doğrular kişiden kişiye farklılık gösterir. O yüzden kendi doğrunuz kendiniz de saklıdır. 

Bir çoğunuz doktorunuz kullan dedi diye prospektüs okumadan ilaç kullandınız. Diğer yandan doktor kullanma dediği halde iyi geldiğini düşündüğünüz adını ezbere bildiğiniz o antibiyotikleri aldınız. Şimdi hangisi doğru ve sizin doğrunuz hangisi?

Bana ve yazdıklarıma da körü körüne inanmayın. Çünkü bunlar benim doğrularım. Mantığınıza aykırı gelenleri araştırın. Tek kaynaktan değil bir çoğundan. 

Otoimmün hastalığı olan biri bağırsak geçirgenliğine sahiptir. Bağırsaklar onarıldıkça hastalıklarda ortan kalkar. Bu doğru. Benim doğrum da bu. 

Peki bağırsaklar nasıl onarılır? 

TAHILLARI/BAKLAGİLLERİ/SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNİ KESEREK İŞE BAŞLAYIN. Neden diye sormayın içlerindeki proteinlerin bağırsak tahribiyatına neden olduğunu artık biliyor olduğunuzu düşünüyorum. Sonra, bu proteinlerden temizlenen bağırsakları onarın ve destekleyin. KOLAJEN ÇORBA tüketin. PROBİYOTİK/PREBİYOTİK gıda tüketin ve TAKVİYE EDİN.

İşte burda gözümden kaçmayan bir şey var. PROBİYOTİK ÜRÜN TAKVİYESİ alırken gidip içinde SÜT VE SÜT BİLEŞENİ olanını tercih ederseniz sorarlar size. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? : ) Bol turşu tüketin ama PROBİYOTİK TURŞU, sirkesiz ve limonsuz. : ) Birde o yararlı bakterilerin kaç milyarına ihtiyacınız var onu araştırın. 2 Milyar yararlı bakteri ile anca iğne ucu fayda görürsünüz. Zira, bağırsaklarınız kevgirden daha da delik halde şuan : )

SÜREKLİ DEĞİNDİĞİM BİR HUSUSTA NE KULLANDIĞIN KADAR NASIL/NE KADAR VE NE ŞEKİLDE KULLANDIĞIN ÖNEMLİDİR!!

Yağda çözünen vitaminleri OMEGA 3(1 kapsül yeterli diye düşünmeyin içeriğe bakın günlük en az 3000 mg alınmalı) /D VİTAMİNİ gibi vitaminleri yemeklerle, PROBİYOTİKLERİ(1 kapsül yeterli diye düşünmeyin günlük en az 30milyar yararlı bakteriye ihtiyacımız var biz otoimmün hastalarının) prebiyotik bir içerikle ve yemeklerden yarım saat önce, suda çözünen C VİTAMİNİ gibi vitaminleri günün herhangi bir saatinde alabilirsiniz.

Lütfen takviye kullanırken içeriğini/menşeini/kaç kapsülde ne kadar içerik olduğunu/sertifikalarını /nasıl alınması gerektiğini MUTLAKA ARAŞTIRIN. Amerikan malıdır diye güvenmeyin Türk malıdır diye çöpe atmayın. ARAŞTIRIN !!!

NOT: Maalesef Türkiye de yüksek içerikli takviyeler bulmak oldukça zor elimizdekilerle idare edeceğiz ya da temin edeceğiz. Türkiye de en yüksek içerikli probiyotik 1 kapsülde  yaklaşık 9,2 milyar bakteri içeriyor. Yani günde 3-4 kapsül almanız gerekiyor demek bu.(Otoimmün bir hasta için) Aynı şekilde, en iyi içerikli Omega 3 ün 1 kapsülü 1200 mg balık yağı içeriyor ve bu demek ki günlük 3 kapsül alınmalı.



15 Mayıs 2017 Pazartesi

15/05/2017



Her konuda olduğu gibi "Başarmak" konusunda da inançsızız !

Fazla hazırcı ve fazla tembeliz !

Geçeklerle yüzleşmek ve kabullenmek konusunda da oldukça başarısız

Ama biliyorum...
Eğer bu işin altına imzamı atabilirsem insanlarında sonucu kabulleneceğini biliyorum
Çünkü
Hazıra konabilecekler
İspatları açıkça görebilecekler
İnandırmak için uğraşmayacağım onları 
Hatta hemen inanıp, kabullenecekler

Olsun...
Ben söz verdim kendime...

Sadece İYİLEŞMENİZİ istiyorum

Mesela,
 şu gerçeği siz kabullenmeseniz de, hiçbir doktor bunu size söyleyemese de

Ben biliyorum..

"SİZ SİROZ olacaksınız ve NAKİL beklemek durumunda KALACAKSINIZ! Nakil bile tedavi etmeyecek hastalığınızı, tekrar yaşayacaksınız tüm bunları"

Ben bu gerçeği biliyorum ve her geçen günün kıymetini de...

Boş oturmaktansa elimdeki imkanları değerlendiriyorum

En önemlisi İNANIYORUM!

Artık çok şanslıyım 
İnancıma ortak bir abim ve ablam var

Ben sağlığımla birlikte DOST kazanıyorum!

Sorgusuz, sualsiz, çıkarsız DOSTLAR ediniyorum
Onlar için dua ediyor onlardan dua alıyorum
Yalnızlığımı artık HİÇ HİSSETMİYORUM...

Teşekkürler sizlere güzel insanlar : )


10 Mayıs 2017 Çarşamba

ALA 3 (09.05.2017)


"HOORAY I'VE DONE IT!!!"
DIYEBILMEK ...


Değerler artınca panik olmuştum ,sanki hep düşüşe geçiyormuş gibi : )

İlaçlar azalınca değerlerin biraz kıpırdaması tabi ki muhtemel.

Denise, vitaminlerin emiliminin ve ilaçların tepkilerinin her vücutta farklı olabileceğini hatırlatınca TAMAM dedim.

İmmuran denen lanet ilaç 2 haftada vücuda işler, dolayısı ile 2 haftada da atılır. Sonrasında vücut kendi ile baş başa kalır.
 Denise' nın dediğine göre benim vücut hiç beklemeye almadan kendini gösteriyor. İyi mi kötü mü tartışılır. O yüzden panik olmadan vitamin dozlarını artırdık.

Denise nın hatırlattığı bir diğer güzel şey "Vitaminler ilaç değildir. Hemen vücut tarafından emilip işleme alınmazlar. Vitaminlerin işe yarayabilmesi için ZAMAN ZAMAN lazımdır"

ALA'ya başlayalı tam 1,5 ay oldu. Daha az ilaçla ama stable değerlerle ilerliyoruz. Hatta 2 hafta öncesine göre ALT de düşüş gözlenmekte : ) 

(64 U/L den 58 U/L ye düşüş hemde 2 hafta da hemde daha az ilaçla)

Belki artık yavaş yavaş olumlu yanıtlar alabiliriz diyerek hala da ümitlendirmemeye devam ediyor DENISE beni çünkü biliyor aylar alacak bu süreç. Bense uzayacak süreçten korkmuyorum sadece görmek istiyorum. 

Az da olsa o ışığı gördüm.

2 hafta sonra görüşmek üzere...



Bu arada vitaminler yeni yeni emilime geçmiş zira B12 tam istediğimiz değerlere 800 pg/mL ulaşmış.:)



9 Mayıs 2017 Salı

ALA 2(27.04.2017)


Bu sürecin zaman alacağına inanmak lazım.
Ben protokole sonuna kadar inanıyorum sadece fazla sabırsızım.
Bunu bilmeyenlere duyurmak için sabırsız...
Sonuç ister 3 ay da ister 1 yılda alınsın, ben inandığım bu gerçeği bırakmayacağım.

ALA'ya başlayalı tam 1 ay oldu Denise ile görüşmemden sonra 10 mg kortizona devam ederken, Immuranı azaltarak 75 mg yaptık. 

İlaçları kesmek ve vitaminlerin emilimini beklemek, tepkileri ölçmek...

İmmuranı azaltınca değerler kıpraştı tabi. 
Panik yok. 
İlaç dozları aynı kalacak, vitamin dozları değişecek.

Bir 2 hafta sonra görüşmek üzere...



Bu arada ALA işe yarıyor mu bilmeyiz ama diyet işe yarıyor troidlerdeki antikorlar 10 kat düştü bu demek ki vücuttaki enflamasyon temizleniyor ve yenileri alınmıyor.

BUĞDAY YOK! SÜT VE SÜT ÜRÜNÜ YOK! ŞEKER YOK! PAKETLİ HİÇBİR GIDA YOK!

PALEO DIYET VAR!

Sıra sizede gelir karaciğerdeki mikroplar :D

ALA e başlamadan önce ki değerlerim...



ALA(Alfa Lipoik Asit)/Milk Thistle(deve dikeni)/Selenyum protokolünü aylardır araştırıyordum. 

Deve dikeni kapsülü almaya çoktan başlamıştım onun için çok elzem bir kullanma talimatına ihtiyaç yoktu biliyordum. Sadece miktar çok önemliydi. Selenyumu öğrenince onu da aldım. Evet, tüm bunları kafama göre yaptım. Kime sorabilirdim sizce? 

Selenyumun birikimi toksik etki yapabiliyor bunu biliyordum. Protokole göre günlük 200 mg alınmalıydı ama cesaret edemiyordum. Yani, onu da düzensiz kullandım.
 Asıl anahtar ALA'dı.

Her zaman söylüyorum neyi ne kadar kullandığınız kadar, içeriği ne kadar uygun o çok önemli.

Benim kullandığım takviyelerin hepsinin içeriği çok iyi araştırılmıştı. Labaratuvarları ile bile tek tek görüşmüştüm.

Aç mı? Tok mu? Yemekle mi? Yemekten sonra mı? bunlar bile önemli. 

Omega3 ü, D vitaminini yağsız kullanıyorsanız NAFİLE. Paranıza yazık.

Aşağıda D-vitamini değerimin 90 larda olduğunu görebilirsiniz. İlk ölçümü Ocak 2017 de yaptırdığımda 21 di. İstediğim değere ulaştırdım. Nasıl mı?... : )

Neyse, önemli olan ALA demiştik...

Denise daima bana şunu söyledi "Kullanacağın tüm içerikler Avrupa menşei olmalı Almanya/İsviçre/Hollanda... olur. Çalışmalı ve tek tek aramalısın. " 

Türkiye de doğal ALA yani R-Type ALA YOK! Hepsi R-L Type karışık. O nedenle hangisi doğru bilmiyordum. O zamanlar Denise danışmanım olmadığı için doğru veya yanlış seçim diye yönlendirmiyordu beni.

Ama, ben başardım ve aradığımı buldum!

Neyse, kullanmaya 27.03.2017 de başladım.
Yani, DENISE ile çalışmaya başlamadan önce.
Tam 15 gün sonra teste gittim ve ALT değerim düşmüştü : )(Sadece 2 haftada 6 U/l düşüş)

Sevinmek için çok erken biliyorum.

Şimdilik aşağıdaki değerler başlangıç olsun.



Not: Bu testlerden sonra Denise ile olan ilk görüşmemi gerçekleştirdim. Aldığım kortizon ve immuran miktarları ile bu değerlere sahip olmamın müthiş olduğunu söyledi ve ona göre ilaç dozum azaltılmalıydı. WBC yani beyaz kürem immuranın etkisi nedeniyle düşmüştü. Bizde ortak kararla immuranı azalttık. 2 hafta sonra yani 27.04.2017 de tekrar bir test yaptıracağım.