Aşure Abla…
(Ankara banliyö treninin sesi duyuluyor)
-“Trenleri dinliyorum binemiyorum. Arabamızı
özledim Sülocan. Otobüs ile yolculuk yapmayı da… Evimi özledim, komşularımı… Ev
işi bile yapmak istiyorum. Koşuşturmak… Cam silmeyi de özledim…”
(Kocası gülümseyerek )
-“Bak! Al sana bir sürü cam. Önce
hastaneninkilerden başla.”
Ne güzel dertleşiyorlar karıkoca. Aşure ablam
daha otuz ile kırk yaşları arasında, genç denecek yaşta. Kendisinin anlattığı
kadarıyla, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’ne mide ağrısı şikayeti ile
gidiyorlar. Teşhis kısa ve net, mide kanseri. Acil olarak midesinin bir kısmını
alıyorlar. İşte tüm hatalar bununla başlıyor. Yanlış anlamayın, hata midesinin
bir kısmının alınmasından değil, tamamının alınmamasından ileri geliyor.
Alınmayan kanser hücreleri giderek yayılıyor. Sevk ediliyor Onkoloji
Hastanesine ve sonrasında Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesine. Tüm
aile tam dört aydır hastanede yatıyor. Ablası, Aşure ablanın yatağının hemen
ucuna bir karton ve oradan buradan bulabildiği bir battaniye ile gecesini
geçiriyor. Yokluk mu yoksa imkansızlık mı bunun adı tartışılır. Doğru olmayan
ve sağlıksız şartlar onun ve bizim için… Kızamıyorsun ki! Ne diyeceksin(?)O
ister mi aylardır ailesi ile buralarda sürünmeyi (?)
Hastane kahvaltısı bir dilim ekmek, nerdeyse
yarım kalıba yakın beyaz peynir, sallama çay ve reçelden oluşuyor. Hiç cazip
gelmedi demi sizlere(?)Aşure ablanın kahvaltısı ise “mama” dedikleri birkaç
litrelik beyaz bir sıvı. Yanında dilemediğin kadar antibiyotik, ağrı kesici daha
adını bilmediğim bir sürü şişeler ile dolu sıvılar. İşte Aşure abla gibi
hastalar o kahvaltıyı yapabilmek için can atıyorlar. Düşünsenize insanın bir
lokma çiğneyip yutabilmesi nasıl bir nimettir? Yiyemiyorum tabağımı alıp hemen koridora
atıyorum kendimi. Ben Aşure ablayı gördükçe şükrediyorum ve ona saatlerce dua
ediyorum. Kendi derdimi unutuyor onun için Allah’a yalvarıyorum.
(O da Allah’a…)
-“Allah’ım artık dayanacak gücüm kalmadı
zoruna gitmesin bu kulunun söyledikleri ama şifam varsa ver yoksa artık canımı
al!”
Bu sözleri söyleyecek kadar çaresiz
kalmışsanız hayatta, ya çok bencil ve şükretmekten yoksunsunuzdur ya da
gerçekten çok acı çekmiş ve artık tüm yolların size kapalı olduğunu
hissetmişsinizdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder