Otoimmün Hastalıklar

Benim Dünyam'da anlatılan her şey hastalık sürecimde yaşadıklarım ve tecrübelerimden ibarettir. Aldığım kararlar tamamen bana aittir. Doğruluğuna inanmadığınız hiç bir adımı atmayınız !!!

24 Şubat 2017 Cuma

24/03/2016

Ankara YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ acil anısına…

Çaresizlik nedir bilir misiniz? Eliniz kolunuz bağlı, olduğunuz yerde çırpınmak… Kaç gün daha çırpınacağınızı bilmeden… Hele ki çaresiz kaldığınız şey, canınızın canını bulmaksa… Derdinin dermanının ne olduğunu bilmeden aramak ve her geçen gün eriyen bedenini ayakta tutmaya çalışmak, yorgunluktan solan gözlerine aynada bakarak kendini teselli etmek… Ne kadar acıdır ki kendi kendini kandırmak.

Dimdik ayaktasındır. Acısız, ağrısız, kanamasız… Ama bilirsin işte eriyordur içindeki bir hücre. İnancın bütünse dersin ki “ Veren de alacak olanda sensin Allah’ım!”, sorgulayanlardansan eğer “Neden ben(?)” dersin hayata küfredercesine isyan ederek ya da cahilsen susar ve beklersin.

Ben cahil değildim. Her şeyin farkında ve beklemekten çok sıkılmıştım. Evet, şükürler olsun ki inancım bütün ve her ne olursa olsun yanımda olan bir ailem vardı. Ama bazen bir şeylerin varlığını bilmekte insana yetmeyebiliyormuş. İçimden hep aynı şeyi tekrarladım ”Bir öncüm olsun. Şu yorgun bedenime ilaç olup, yaralarımı sarsın. Mucizelerime ışık olsun…” Olmadı… Yoktu… Mucizelere ışık olacak biri yoktu. Beynen, bedenen, zihnen çok yorulmuştum. Tek çıkış yolum inancımdı.

Koca şehirde tam 1 ay boyunca dermanımı aradım, aradık. Sonra tek çarenin, poliklinikte tedaviye başlamak için, acilde sıra beklemek olduğunu söylediler bize. Acil doktorunun ilk sözü “Sen durumun ciddiyetinin farkında değilsin galiba. Burada beklemekten başka çaren yok. Evli misin? Eşinin kan grubu ne? Transplantasyon için biri var mı? Her şeye hazırlıklı ol. Belki tedaviye cevap alamayız.” Eriyordum. Anlatamadım, ağlayamadım, haykıramadım… Tıkandım. Acilde bir umutla başlayan her günümün başlangıcı, çaresiz ve boş gözlerle, evimde son buluyordu. Ogün boyunca sahiplendiğim o acilin soğuk sandalyesinde çoğu zaman derdimi unuttuğumda oluyordu. Ayılanlar, bayılanlar, ölüme bir adım kalmışken mücadele verenler, acıdan gözleri kan çanağına dönenler… Şükrettim. Bedenim bana eziyet etmiyordu. Ne ağrım vardı ne de sızım. Sadece bilmek… İçinde yok olan bir şeyin olduğunu bilmek, kalbimi acıtıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder