İyileşme diyetinize nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız ilk adım,benimde yaptığım gibi, vücudun istediklerini tamamlamak olabilir.
Nasıl mı?
Vitamin eksikliklerinizi gidererek ve gerekli besin takviyelerinizi alarak...
Ülkemizde insanlar bilmesede çoğunlukla D vitamini(vitamin değil hormon) açlığı çekmekteyiz.
Efendim tatile gittim bugün güneşte yürüdüm olmaz mı? derseniz.
Olmaz!
Çok basit test ile sizde gerçeği görebilirsiniz. Doğrunun kararına ise kısacık araştırma ile ulaşabilirsiniz.
OTOİMMUN HASTALIKLARDA D VİTAMİNİ ETKİSİ
Hormonlar kabaca vücut fonksiyonlarımızı düzenleyen ve vücut
tarafından üretilen kimyasallardır aslında diye tanımlanabilir.
Belirli organ ya da dokulara mesaj taşıyan kimyasal
moleküllerdir. Kan yoluyla taşınırlar ve yalnızca belirli organ ve dokulara
etki ederler. Yani vücudunda bulunan bir kimyasalın anlatılan özellikte
olması onu hormon özelliğine taşır. Dolayısıyla hormonların az üretilip
azalması, çok üretilip çoğalması vücut fonksiyonları için mutlaka problem
yaratır.
Bildiğimiz belli başlı hormonlardan Melatonin hormonu
Örneğin; Az salgılanırsa uykunuz kaçar uyuyamazsınız. Çok salgılanırsa kansere
davetiye çıkardığı söyleniyor ancak bunla ilgili bilimsel bir yazı okumadım
henüz. İnsülin hormonu mesela, az salgılanırsa Şeker hastası
olursunuz çok salgılanırsa İnsülin direnciniz oluşur ve Obesite hastası
olursunuz. Aynı şekilde Troid hormonlarının da az salgılanması Guatr, Haşimato
çok salgılanması Hipertroid ve metabolizma bozuklukları yapar en basit
anlatımıyla. Bu örnekler çoğaltılabilir elbette ama bu yazının konusu
hormon metabolizması değil maalesef.
Gelelim D vitaminine: İsminden dolayı İnsanların yaşamsal
fonksiyonlarını düzenleyen en önemli hormon olduğunu ALGILAYAMADIKLARI D
vitaminine.
Pozitif Tıp Bilimi eğitimi almamış veya Pozitif Tıp Bilimi
eğitimi almış olsa bile karakter(!) olarak yapısında İşgüzarlık bulunan insan
tiplerinin yönlendirmesi ve algı yanlışlığıyla güneşlenin yeter yönlendirmeleri
yüzünden sürekli eksikliği görülen D vitaminine.
Bilimsel bir çalışmaya gerek bile olmadan, içinde art niyet
ve işgüzarlık olmayan, dediğim dedik karakterlerden uzak ve biraz aklını
kullanabilen insanların algılayabileceği bir şey göstereyim şimdi size.
D vitaminin mutlaka bilmediğimiz fonksiyonları da vardır.
Ancak D vitaminin kandaki seviyesi Kanser hastalarında 10
ng/ml nin altında Otoimmun Hastalıklarında ise 25 ng/ml nin altındadır.
İstisnalar kaideyi bozmaz diye bir atasözümüzü de
hatırlatarak bu limitlerin üstünde Kanser veya Otoimmun Hastaları da vardır
mutlaka.
Ama genel bir bakış açısıyla bakarsak D vitamini eksikliği
Otoimmun Hastalıkların sebebi olduğunu söyleyebiliriz. Bu etki belki direk
etkidir, belki dolaylı etkidir. Onun çalışmasını Bilim İnsanları yapsın
bulsunlar. Onu da ben bulmayayım..:)) (narşistliğim tuttu bu arada) Bu konuda işgüzarlara değil elbet, Referans aldığım iki
Bilim İnsanına bakıyorum ben. Birincisi Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay.
Karatay Hoca D vitamini toksik dozu yoktur diyor. Bunun
dışında söylenen her söz benim için Laf-ı Güzaftır.
Şimdi örnek verdik 3 hormondan üçünün de azı şunu yapar,
çoğu bunu yapar dedik. D vitamini de bir hormonsa azı kötü bir şey yapıyorsa
çoğu da ters bir sonuç doğurmalı diye muhtemelen aklınız karıştı.
D vitaminin toksik dozunun olmamasının nedeni D vitaminin
diğer hormonlardan ayrı bir yeri ve görevi olmasından kaynaklanmaktadır. D
vitamini diğer hormonlar gibi kandaki seviyesi yükselip fonksiyon bozukluğuna
yol açmamaktadır.
Çünkü D vitamini Bağışıklık Sisteminin ve Bağışıklık
hücrelerinin kullandığı ilk ve en önemli maddedir. Hani Ümit Aktaş saniyede her
hücreden 2.000 antikor üretiliyor diye bilgi vermişti ya. İşte bu sistemin
kullandığı ilk maddedir D vitamini. Bitmemesi içinde güneş enerjisi ile üretilir D vitamini.Hani işgüzarlar tavsiye verirler ya bol bol güneşlenin diye,
D vitamininin tek ve doğal yolu güneşlenmektir diye.
Bu olayı algılayamadığından ve içindeki pis işgüzarlık
duygularını atamadığından söylerler bunları.Oysa vücutta hiç bitmemesi için Güneş enerjisi ile çalışan
piller gibi üretilmektedir D vitamini. Ama işgüzarın tabi ki bundan haberi
yoktur. Yani güneş ışığının olmadığı zamanlarda da D vitamini alma zorunluluğu
vardır.
Bu konuda referans alınacak ya da benim aldığım ikinci Bilim
İnsanı Rahmetli Prof Dr. Sevgili Ahmet Aydın Hocamızdır.
Hani bize D vitaminin seviyesinin 30 - 40 ng/ml
seviyelerinde yeterli olduğu masalını anlatır ya İşgüzar karakterlerimiz.
Ahmet Aydın hoca ise şöyle demektedir;
"Porto Rikolu bir çiftçide 225 nmol/L’lik bir D
vitamini düzeyi saptanmıştır. Suni ultraviyole ışın altında en yüksek elde
edilen düzey 275 nmol/L’dir. Üst limite ulaşıldığında artık daha fazla aktif D vitamini
metabolitleri sentezlenmemekte, D vitamini öncülleri inaktive olmaktadır. Bu nedenle 275 nmol/L normalin üst sınırı olarak kabul
edilebilir."
O yüzden işgüzarlığa gerek yoktur. Zaten 275 nmol/L değere
gelince vücut D vitamini sentezini otomatikman durdurmaktadır.Yani vücut fonksiyonları bazıları gibi işgüzar değildir.
Sadece görevlerini yapar, hem de en mükemmel şekilde.Tabi sen ayak altında dolaşıp görevini yapmasını
engellemessen:))
Ve Ahmet Aydın Hoca yine " Eğer yeteri kadar
güneşlenemiyorsak D vitamini takviyesi almalıyız." tavsiyesi vermiş ve
bununla ilgili değerleri de sunmuştur.
"Erişkinler günlük 5000İÜ (40 damla kadar D vitamini)
alabilecekleri gibi 300,0000İÜ’lik 1 ampul depo D vitamini içerek de
ihtiyaçlarını giderebilirler (iğne yapılmasına gerek yoktur, çünkü ağızdan
alınan da aynı derecede etkilidir). Depo D vitamininin güvenli olduğu
gösterilmiştir.
12.5 -25 kg arsında olanlar 6 ayda bir 1 ampul,
25-37.5kg arasında olanlar 4 ayda bir 1 ampul,
37.5-50 kg olanlar üç ayda bir 1 ampul D vitamini
içebilirler.
2.5 kg’ın altındaki çocuklara D vitamininin günlük damla
olarak verilmesi tercih edilir. Her kilo için 100İÜ uygundur.
Piyasadaki D vitamini damlasının, 3 damlasında 400İÜ D
vitamini bulunmaktadır. Ek olarak kalsiyum almak gerekmez, hatta sakıncalı da
olabilir.
Kanser, kalp hastalığı, mültipl skleroz, romatizmal
hastalıklar ve otoimmün hastalıklar gibi kronik hastalıklarda günlük ihtiyaç
çok daha fazla olabilir.
Bu hastalarda ideali kan seviyelerine bakarak 25 OHD
vitamini düzeylerini 80-100 ng/mL arasında tutmaktır." demektedir.
Kıssadan hisse bölümüne gelirsek muhtemelen D vitamini
eksikliği direk ya da dolaylı etkisiyle Otoimmun Hastalıkların oluşmasına ve
iyileşmesinin engellenmesine neden olmaktadır.
O yüzden D vitamini kandaki seviyesi Ahmet Aydın Hocamıza
göre 80-100 ng/mL bana göre 150 ng/ml ye getirilmeli ve günlük Yetişkin
insanlar da (18 yaşından büyük) 5000İÜ (40 damla kadar D vitamini) takviyesi
yapılarak bu seviyeler korunmalıdır. Bu günlük yapılan takviye sağlıklı insanların Otoimmun
Hastalıklara yakalanmasını, Otoimmun Hastalığa yakalanmış olanların
iyileşmesine yardımcı olabilir.
Unutmayın En İyi Yatırım Sağlığınıza Yaptığınız Yatırımdır..
Aklınızda Olsun..:))
Sevgiyle..
Hakan Reşat KİREÇ
Veteriner Hekim
https://www.facebook.com/sagliklibeslenmeveegzersiz/
http://hrksaglik.com/blog
http://hrksaglik.com/blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder