Otoimmün Hastalıklar

Benim Dünyam'da anlatılan her şey hastalık sürecimde yaşadıklarım ve tecrübelerimden ibarettir. Aldığım kararlar tamamen bana aittir. Doğruluğuna inanmadığınız hiç bir adımı atmayınız !!!

28 Şubat 2017 Salı

Süheyla Teyzem

Süheyla Teyzem,

Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Servisi 3. Kat Oda No 321. Yatak No 1 karaciğer Ayşe Kandemir, Yatak No 4 mide Aşure… , Yatak No 5 safra kesesi Süheyla….

-Nasılsın teyze?
-“Anlamadım”
-Nasılsın, iyi misin?

Sadece kafa sallayabiliyor. Süheyla teyzem, 87 yaşında sadece 33 kilo ve Sayısal Lotodan emekli. Görmüş geçirmiş, belli ki geçmişinde yemeyi, içmeyi, gezmeyi ve bakımı seven bir kadınmış. Zaten dili döndüğünce de tüm bunları anlatıyor. Evlenmiş ancak çocuğu olmamış. Yeğeninin söylediğine göre çocukları hiç mi hiç sevmezmiş bu yüzdende çocuk sahibi olmayı hiç istememiş. Bir çocuğu olmadığı içinde hastanede yeğeni Mustafa bey (40) ona bakıyor şuan. Mustafa beyin anlattıklarına göre Alzheimer hastası teyzem. Ama doktorlar tarafından henüz böyle bir teşhis konmamış kendisine. Safra kesesinde taş oluşmuş, onlarda benimle aynı gün hastaneye yatış yapmışlar. Yaklaşık dört gündür de ERCP operasyonu yapılacak. Kabaca tanımlarsak, ERCP operasyonu ağızdan bir hortum sokularak safra kesesine varılması ve tıkanıklığın giderilmesi işlemi. Anlatılanlara yani tecrübe edenlere göre kolay görünse de biraz zahmetli ve acı veren bir işlem.

Teyzem geldiğimiz günden aç susuz uyuyor ve operasyonu bekliyor. Evet, belki şaşıracaksınız bu duruma ama üç gündür uyuyor ve bir şey yemiyor kendisi. ‘Uyuyan güzel’ misali dememek elde değil ama bizi endişeleniyor onun bu hali. Yeğenleri içinse bu oldukça sıradan bir durum. “Teyzem hep böyledir. Bazen günlerce uyanmaz.” deyip, gülüp geçiyorlar. Zaman zaman uykusunda sayıklıyor bilhassa geceleri.

- “ İki balık ikisi de farklı farklı. Göl ne güzel...”

 Süheyla teyzemin hayat hikayesi uzun ve bir o kadar da renkli. Bir gün eşimle iki yanına oturuyoruz teyzemin ve o soluk gözlerinin içine bakarak sohbete dalıyoruz.

-Süheyla teyze, kaç yaşındasın sen?
-“Sen bileceksin onu”
-Bence elli yaşındasın.
-Gülüyor. “Hiç elli olur mu? Geçtim ben onları.”
-Ama çok genç ve güzel görünüyorsun.
-“Ben gençken nasıldım bir bilsen sen, çok güzeldim. Milli piyangoda çalışıyordum. Yürüdüğümde yer sallanıyordu. İnsan kendine bakmalı ama bıraktım işte. Kocam beni ben de onu çok seviyordum. Sizde sevin birbirinizi ve hiç üzmeyin.”

Gözlerimin içine uzun uzun bakıyor ve o kadar çok şey anlatıyor ki…

-Senin çocuğun var mı? Süheyla teyze
- “Çocuğum olmadı ki benim.”
-Peki, çocukları sever misin?
- “Çocuk sevilmez mi?”

Öyle bir söylüyor ki, hiç gözlerinin dolduğunu görmediğim eşimin gözleri, kıpkırmızı ve ağlamamak için zor durarak bana bakıyorlar. Ah Süheyla teyzem, kim bilir neler yaşadın sen ve şu an kime muhtaç kaldın.

İçten içe biz odadakiler Süheyla teyzenin yeğeni Mustafa beye sinir olmaktayız. Sebep sorarsanız saymakla bitmez emin olun. Sadece yemekten yeme uğrar kendisi. Yanlış anlamayın sakın, teyzeme yemek yedirmek maksadıyla değil, kendi aç karnını doyurma niyetiyle… Öyle ki, kahvaltı saatini kaçırdığında üzüldüğünü bile gördük. Ah insan evladı (!) Kıymetini bilmezsin ki, evinin, yuvanın, kendi yemek masanın. Burada ki iki parmak peynire, bir sallama poşet çaya meyil edersin.

Mustafa bey;
- “ Teyzemin bir evi var iyi de maaşı. Yıllarca diğer yeğeni bakmadı ona bizde kalıyor dört yıldır. Şimdi teyzem hastalandı kalkıp geldiler sahiplenmeye.”
Bunları anlatırken kendini mi aklamaya çalışıyor hiç tanımadığı bu insanlara, yoksa kendini mi inandırmaya çalışıyor bilemediğimiz bir şeylere tartışılır.

Bilmem siz ne düşünürsünüz ama, bir gün elden ayaktan düşeceksem, güneşi, havayı hissedemeyeceksem, ne önemi var evin, paranın? Ha bir gün ha bir yıl daha fazla yaşamışım ne önemi var?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder