Ne kullanıyorsun sorusuna tabi ki de cevap vermemi beklemeyiniz : )
Benin tedavi sürecim ve aşamalarım gayet açık net...
Ancak, hepimizin ortak noktası OTOIMMUN BIR HASTALIK olsa da bizler farklıyız, ihtiyaçlarımız farklı...
Sadece takviye almanın yeterli olmayacağını NASIL ve hangi DOZDA alınması gerektiğinin çok önemli olduğunu, içeriği boş olan bir takviyenin yarardan çok zarar getireceğini hep söyledim söyleyeceğim....
Benim için hayati önem arz eden takviyelerden bazılarını, nedeni ve niçini ile paylaşıyorum. Umarım kararlarınızı almanızda size yardımcı olur.
1.Devedikeni(Silybum
marianum/Milk Thistle):
Karaciğer hastalıkları tedavisinde deve
dikeninden yararlanmak, Eski Yunanlılara kadar uzanır. Bu bitki, 2000
yıldır Çin tıbbında kullanılmaktadır. Deve dikeninin karaciğer tedavisi
üzerinde kullanımı ve yararları konusunda, 300 den fazla araştırma vardır. Bu
çalışmaların çoğu Avrupa’da gerçekleştirilmiştir ve deve dikeninin, toksik
karaciğer hasarı, inflamatuar karaciğer hastalığı ve siroz gibi karaciğerle
ilişkili hastalıklar üzerindeki olumlu etkileri E Komisyonu tarafından
onaylanmıştır.
Deve dikeni (Milk Thistle) karaciğerin en yakın dostu
olarak anılabilir. Milk Thistle sadece karaciğeri toksinlerden korumakla kalmaz
aynı zamanda ciddi bir şifacı rolü de üstlenir. Karaciğer hücrelerini onarmaya
yardım eder ve yeni hücrelerin yenilenmesini de destekler. 1970’li yıllarda,
Münih Üniversitesi bilim adamları, Milk Thistle’deki karaciğere için
yararlı farmakolojik maddeleri tanımlamışlar ve bu maddelerin bilinen en
öldürücü karaciğer toksinlerine karşı nasıl mücadele ettiklerini ayrıntılı bir
biçimde açıklayarak bu bitkiyi onaylamışlardır.Özetle deve dikeni, karaciğerin günlük
görevlerini yürütmesini ve kendini gençleştirme yeteneğini sağlar ve güvence
altına alır.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda
bitkideki silymarin ve silybin gibi
aktif maddelerin farklı kanser türlerine karşı antitümöral etkisi tespit
edilmiştir. Deneysel çalışmalarda akciğer kanseri oluşturulmuş hayvanlarda
kanserin gelişimini ve yayılmasını azaltıcı etkisi görülmüştür.
Deve dikeninin içeriğindeki aktif madde olan silymarin vücudu
hücre hasarına neden olan serbest radikallerden koruyan kuvvetli bir
antioksidandır.
Milk Thistle ekstresi aynı zamanda, içeriğinde glutatyon ve süperoksit dismutaz gibi
antioksidan özelliklere sahip diğer bileşikleri motive eder.
Glutatyon,
karaciğerin detoksifikasyonu için hayati bir maddedir. Bir çalışmada, deve
dikeni kullanımı, vücuttaki glutatyon seviyesini % 30 oranında yükseltmiştir;
bunun anlamı, karaciğerin; vücudu temizlemek ve zehirli maddelerin atılması
konusunda görevlerini çok daha etkin olarak yerine getirebilmesidir.
Milk Thistle ekstresi kullanımı, karaciğer
hücrelerinin onarılmasına ve yenilenmesine, aynı zamanda iyileştirilmezse siroza
yol açan fibrozisi bloke eder. Araştırmalar, Milk Thistle”de
bulunan silymarin adlı maddenin sağlıklı karaciğer hücrelerinin hasara
uğramasını önlediğini, hasara uğramış hücrelerin ise yenilenmesini
desteklediğini göstermektedir. Silymarin, hücrelerin dış reseptör bölgelerini
koruyarak, toksinlerin yağlı hücre zarlarından geçip hücrelerin içine
girmelerini engeller ve hücrelere girebilmiş olan toksik maddeleri
etkisizleştirir.
Deve dikeninin; siroz, alkol kaynaklı
hasarlı karaciğer ve hepatit hastalıklarından muzdarip hastaların tedavilerinde
oldukça büyük bir yarar sağladığı gözlemlenmiştir. Aslında deve dikeni her
türlü karaciğer toksisitesinde büyük ölçüde etkilidir.
Alman araştırmacılar, ölümcül olabilen
amanita mantarı zehirlenmesinden sonra oluşan toksik karaciğer hasarının
tedavisinde, deve dikeninin oldukça etkili olduğunu saptamışlardır. Alman
Dr. G. Vogel, amanita mantarından zehirlenmiş 49 hastaya normal tedavilerinin
yanında hergün Milk Thistle’nin etken maddelerini enjekte etmiş ve ölüm oranı
ortalama %30 olan bu mantar zehirlenmesinde, Milk Thistle’nin ölüm oranını
sıfıra indirdiğini tespit etmiştir.
Antioksidanlar ve biyoflavonoidler
bakımından zengin olan deve dikeninin, kronik karaciğer hastalarının kanındaki
çeşitli enzimlerin düzeylerini düşürdüğü gözlenmiştir.
1992 yılında Almanya’da yapılan bir
çalışmada Milk Thsitle’nin, karaciğer yağlanması, hepatit ve siroz gibi
karaciğer rahatsızlıkları bulunan hastalara önemli etkiler sağladığı tespit
edilmiştir. 2600’dan fazla hastanın katıldığı çalışmada hastalara 8 hafta
süresince her gün standardize edilmiş Milk Thistle prepratı verilmiş ve
süre sonunda hastaların %63’ü bulantısı, halsizlik, iştahsızlık ve karında
şişkinlik gibi bulguların ortadan kalktığını belirtmişlerdir. Yapılan
testlerde, artmış karaciğer enzimlerinin %46’ya kadar azaldığı saptanmıştır.
Büyümüş karaciğerlerin %27’si normal büyüklüğe dönmüş ve %56’sı ise belirgin
bir küçülme göstermiştir.
Araştırmalar, Milk Thistle’nin en güçlü etkiyi alkol
nedeniyle tahrip olmuş hücrelerde sağladığını göstermektedir. Alman araştırmacılar
tarafından alkol kaynaklı karaciğer rahatsızlığı bulunan 116 kişi üzerinde
yapılan çalışmada hastalara 2 hafta boyunca her gün 420 miligram Milk Thistle
verilmiş ve süre sonunda hastalarda belirgin bir iyileşme tespit edilmiştir.
Yine alkol sebebiyle karaciğer yağlanması olan 57 hasta üzerinde yapılan ayrı
bir araştırmada Milk Thistle, SGOT enzim seviyesini %80 oranında azaltmıştır.
Alman araştırmacılar tarafından yürütülen çalışmalarda
hepatit hastalarına 9 ay süresince günde 420 miligram Milk Thistle
verilmiş ve süre sonunda yapılan testlerde karaciğer harabiyetinin iyileştiği
tespit edilmiştir.
Alternatif Tıp Tam Rehberi’ adlı kitabın yazarlarından
Dr. W. Lee Cowden deve dikeninin her zaman, dilaltı L-glütasyon ile
birlikte alınması gerektiğini belirtmiştir.
Not: Bu bir alıntıdır. Ben günlük doz olarak 600 mg ile başladım şu an farklı dozda almaktayım çünkü tedavi sürecimde eklediğim ve zaman zaman çıkardığım takviyeler var. Doğru takviyeyi doğru dozda ve doğru şekilde almazsanız size hiç bir faydası olmayacaktır. Deve dikenini yemekten yarım saat önce veya önerilenler gibi yemekle alabilirsiniz. Dozlarınızı gün içerisinde bölerek alınız.
Ürün seçerken 1 kapsülün ne kadar ekstrakt içerdiğine odaklanın. Zira her içerik tablosu 1 kapsüldekileri ifade etmeyebiliyorum. Bu da firmaların kandırmacası diyelim. Milk thistle takviyelerimi zaman zaman değiştirdim. Yerli içerik tercih ettim başlarda çünkü malum devedikeni ülkemizde de yetiştirilmekte. Ama 1 kapsülde en çok ekstrakt içeren Arkopharma oldu ve onunla yola devam.
Ürün seçerken 1 kapsülün ne kadar ekstrakt içerdiğine odaklanın. Zira her içerik tablosu 1 kapsüldekileri ifade etmeyebiliyorum. Bu da firmaların kandırmacası diyelim. Milk thistle takviyelerimi zaman zaman değiştirdim. Yerli içerik tercih ettim başlarda çünkü malum devedikeni ülkemizde de yetiştirilmekte. Ama 1 kapsülde en çok ekstrakt içeren Arkopharma oldu ve onunla yola devam.
BELKİDE HAYATIMIZI KIRTARACAK OLAN TAKVİYE ALFA LİPOİK ASİT!!!
2.ALA(Alpha Lipoic Acid):
Alfa
Lipoik Asit veya bazen anıldığı gibi ALA 1980 lerin sonlarında keşfedildi.
Başlangıçta vitamin olarak nitelenen alfa lipoik asidin yararları son yıllarda
birçok araştırmanın merkezi olmuştur. Alpha Lipoic Acid hem suda hem de yağda
çözünebilme yeteneğine sahip ve antioksidan özellikte vitamin benzeri bir
maddedir. Alfa Lipoik Asit C ve E vitamini, Co-enzym Q10 ve Glutatyon gibi
diğer antioksidanlar arasında güçlü bir antioksidan ağ oluşumunu
destekleyerek diğer antioksidanların vücutta kullanımını arttırır. Vücudu,
oksijen kullanımından sonra ortaya çıkan yan ürünlere karşı en üst seviyede
korur. Yağda çözünebildikleri için hücre zarını geçip hücre içindeki genetik
şifreyi korumak yoluyla kansere karşı önleyici rol oynarlar. ALA hastanelerde
karaciğeri etkileyen akut zehirlerin tedavisinde damar yoluyla kullanılır. Alfa
lipoik asit ürünleri diyabetik nöropati tedavisinde kullanılır.
(Tip 1 ve tip 2
diyabetlilerde sinir hasarı) Çalışmalar ALA takviyelerinin HIV, glokom ve
karaciğer hastalıkları dâhil çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde de faydalı
olabileceğini göstermiştir. Test tüpleri alfa-lipoik asitin HIV virüsünün
büyümesini engelleyebileceğini göstermekle birlikte insanlar üzerinde aynı
etkiye sahip olup olmayacağı henüz bilinmemektedir. Alfa lipoik asit yararları
yaşlanan erişkinlerde beyin işlevlerinin korunmasını da içerir ve aynı zamanda
Alzheimer gibi hastalıklarda uzun sureli belleği de geliştirebilir. 2007 de
Journal of Neural Transmission’da yayınlanan bir araştırma sonucuna göre günlük
600 mg’lık Alpha Lipoic Acid dozu Alzheimer hastalığının ilerlemesini
yavaştabilir. 2010 yılında Cancer Biotherapy and Radiopharmaceuticals dergisinde yayınlanan çalışmaya göre
Alpha Lipoic Acid radyasyonun zararlı etkilerine karşı koruyucu etki
göstermektedir.
Karaciğer
Hastalıkları; Alfa lipoik asitin yararlarından bir başkası, hepatit vakalarında
ve diğer karaciğer hastalıklarında karaciğerin korunmasıdır. ALA karaciğeri
zararlı hücre değişimlerinden korur ve toksinlerin vücuttan atılmasında
yardımcı olur.
2010 yılında Food and
Chemical Toxicology dergisinde yayınlanan rapora göre Alpha Lipoic Acid
tüberküloz tedavisinde kullanılan ilaçların karaciğere verdiği yan etkilere
karşı olumlu etkiler göstermektedir.
Alfa lipoik asit’in
milk thistle ve selenyumla birlikte hepatit C tedavisine yardımcı olabileceği
belirtiliyor. Alfa lipoik asit silymarin (milk
thistle) ile birlikte çok tehlikeli bir mantar olan Amanita
zehirlenmesinin tedavisinde kullanılmıştır. Sinir ve karaciğer
fonksiyonlarına ve sağlıklı kan dolaşımına yardımcı olabilmesi amacıyla günlük
600 mg’a kadar kullanımını önerenler vardır.
NOT: Doğru Alpha Lipoic takviyesini türkiyede bulmak neredeyse imkansızdır!!! Kullanılan ürünleriniz Avrupa menşeili olursa daha sağlıklı olacaktır. ALA ya ait en iyi başarılar Alman menşeili takviyelerde görülmüştür. ALA doz ayarlanması çok hassas yapılması gereken takviyedir. Hücre yenilemedeki bu eşsiz madde binlerce hepatitlinin hayatını kurtarmışsa onlardan bir neden ben olmayayım ?: )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder